Kayıtlar

Haziran, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ROBİNSON TEYZE

Kadınlar toplum nüfusunun yarısını oluştururlar. Ancak toplumsal söz hakkı söz konusu olduğunda bu çoğunluk azınlığa dönüşüverir. Kadın hala ülkemizin bir çok yerinde ikinci sınıf insan gibi değerlendirilmektedir ne yazık ki. Herhangi bir konuda erkeğe göre kadını suçlamak, yargılamak daha kolay ve rahattır. Erkek yan gözle baktıysa eğer, kadın ona o ortamı hazırlamıştır diye düşünülür. Kadın sevgilisinden ayrıldığında ayıplanır, eleştirilir. Erkekse eğer sevgilisinden ayrılan, zaten elinin kiridir ve üç gün sonra yenisini bulması daha kolay olur. Farklı bir olumsuzluk yapmışsa kadını eleştirip yargılamak kolaylıktır her daim. İşte ben bu haftaki yazımda aslında sizlere bambaşka bir kadından ve toplumsal cezalandırılmadan söz etmek istiyorum: Trabzon'un Tonya ilçesinin 1900 rakımlı Karakısrak Yaylası'nda yaz aylarını geçiren Fadime Kayacı'nın 1984 yılında yanına gelen yeğeni Ali Haydar Kayacı (14), kendisi yaylada ot toplamaya gittiğinde sara

AY IŞIĞI

Sanat ve güzel sanatlar insanları bir araya getiren, duygularını ifade eden, sevgide iletişimi sağlayan bir alandır. Bazen bir şarkının minik bir tınısı, bir resmin size ifade ettiği güzellik, sizi hayatın en mutlu anlarından birine götürebilir, duygularınıza tercüman olmuştur belkide... Güzel sanatlar gerçekten tarifi oldukça güç olan, sanki sihirli bir dokunuştur, birleştiricidir, sevgi ve duygu vardır, sevgiyi ön plana çıkarır, iyi iletişimi sağlar, huzurlu bir insan ve toplum yaratmanın olmazsa olmazlarındandır. İnsanlara huzur ve sukunet getirir, barışçıldır, aynı zamanda yaratıcıdır, gönül gözümüzü açar, düşünme gücümüze de katkı sağlar. Belki abarttığımı düşüneceksiniz ancak neredeyse her derde şifadır. İnsanlar için de en iyi terapi seçeneklerinden biridir, ruh sağlığımıza da iyi gelir. Biliyorsunuz, bundan yüzyıllar önce ruh sağlığı iyi olmayan insanların tedavisinde de müziğin şifalı tınıları kullanılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk'ün "Sanatsız kala

GÜCÜMÜZ

SEA spor yarışlarında ilginç bir olay yaşandı. Kamboçyalı bir kadın yarışçı, birinciden neredeyse 6 dakika sonra bitiş çizgisine ulaştı. Buna rağmen birinciden çok daha meşhur oldu. Önce sosyal medyada insanlar onu övgüye boğdu. Sonra Time dergisi onun aldığı toplumsal alkışı haber yaptı. Sporcu Bou Samnang sonuncu olduğunu bile bile, “başladığı işi bitirmek” için, aniden şiddetlenen yağmura rağmen, son çizgiye kadar koştu. Başladığı işi bitirmenin onurunu, birinci olmanın prestiji kadar önemsediği için koştu. Yarım bırakmayı sevmediği için koştu. Kendine yenilmemek için koştu. Sicim gibi yağmura rağmen koştu. 6 dakika önce yarış bitmiş olmasına rağmen koştu. Yorgun dizlerine rağmen koştu. Alay edilme riskini göze alarak koştu. Alkışlayanlar ve kutlayanlar onun başladığı işi bitirmek için kendisiyle mücadele etmesini “elinden gelenin en iyisini yapmak” olarak gördüler. Onu “gönüllerin şampiyonu” ilan ettiler. O kadar yücelttiler ki, birinciden meşhur oldu! Birinci kabiliyetiyle kazand