Kayıtlar

ÇİÇEK OLMASINLAR

20 Kasım 1959 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu "Çocuk Hakları Bildirgesi"ni kabul etti. Ama bu kabulden otuz yıl sonra 1989'da "Çocuk Haklarına Dair Sözleşme"yi kabul edebildi. Bizdeki durum mu? Türkiye, ancak Çocuk Hakları Sözleşmesini 1990 yılında imzaladı ve 27 Ocak 1995 yılında yürürlüğe girdi. Her yıl 20 Kasım "Çocuk Hakları Günü" olarak kutlanıyor ama hukuk belgeleri uygulanmıyor.(***) Bu sözleşmeye imza atan Devletler bireyleri 18 yaşına kadar çocuk kabul eder, her türlü cinsel istismardan, saldırıdan ve sömürüden korunma haklarını da üstlenmiş olur.(****) Tabii ki dünyaya gelen her bebek veya çocuk, farklı ebeveyn, ülke ve ekonomik koşullar içinde bu dünyaya gözlerini açıyor. Örneğin eğer Afrika'nın yoksul bir ülkesinde doğduysanız, birçok dezavantajla dünyaya geldiniz demektir. Bir kere, sağlıklı ve yeterli beslenemeyeceğiniz için bu dünyadaki yaşam süreniz çok ama çok kısa olacaktır. İstatistikle

CAM TAVANLAR

Dün Edirne Belediyesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen "Yerelde Eşitlik Çalıştayı" ve "Toplumsal Eşitlik İçin Cam Tavanları Aşmanın Yolları" programına Edirne Çocuk Hakları Derneği'ni temsilen ve ayrıca üyesi olduğum Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nden arkadaşlarımla birlikte katılım sağladık. Belediye Başkanları, yaklaşık yedi aydan beri kendi sorumluluk alanlarında gerçekleştirdikleri projeleri ve devam eden çalışmalarını bizlerle paylaşmaya çalıştılar. Seçim öncesi ve seçim sürecinde de kadın olarak yaşadıkları engellemelerle nasıl mücadele ettiklerini de bazı başkanlar toplantıya katılan misafirlerle paylaştılar. Siyasette de kadın olarak yer almanın güçlüğü, maalesef diğer sosyal alanlarda olduğu gibi keskin ve zor. Yani toplumsal hayatta cinsiyet eşitliğini sağlayabilmek için, o görünmez Cam Tavanlar'ın kırılarak aşılması gerektiğini öncelikle kadınlarımız içsellemelidir ki, çocuklarına da daha güvenli bir kent ve ülke bırakabilsinler. Dünya g

HÜSEYİN

Dün Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün sonsuzluğa gidişinin 81. yılıydı. Atatürk'ün vatanımız için yaptıklarını yazmaya başlarsam binlerce sayfaya sığdıramayacağımın farkındayım. O nedenle farklı bir açıdan, maddi imkansızlıklara rağmen Türk Milletine sunduğu eşit insan olmanın ve eşit eğitim alabilmenin insanlarımız üzerinde yarattığı değişimi paylaşmak için gerçek bir insan hikayesiyle saygı ve rahmetle anmak istedim. Yıl 1936… Denizli’nin Acıpayam İlçesi’nde görevli bir grup öğretmen havanın güzelliğinden faydalanıp pikniğe gittiler. Şahane doğanın kucağında eğlenirlerken keçilerini otlatan küçük bir çobanla karşılaştılar. Yanlarına davet edip çay ikram ettiler, ismini sordular. Küçük çoban ürkek bir sesle yanıt verdi: "Hüseyin" Öğretmenlerden biri yanındaki gazeteyi uzatıp “Okuma yazma biliyor musun, bunu okuyabilir misin?” diye sordu. O tarihlerde okuma yazma bilenlerin sayısı o kadar azdı ki, okuma öğrenenlerin diplomaları bizz

TARİHE YOLCULUK

Cuma gününden itibaren Edirne Karaağaç'ta üç gün devam eden Gastronomi festivali yaşandı. Hem Belediye hem de Valilik bu etkinliğe çok emek vermiş. Kadın kooperatiflerinin ürünleri ve özellikle İpsala Kadın Kooperatifinin ürettiği çikolatalar, tadımlık meşhur Deva-i misk, ayrıca deva-i misk'in sütle sunumu, reyhan şerbeti, farklı çay markalarının ürettikleri çay çeşitleri, belediye bandosunun müzik ziyafeti, sanatsal ve yöresel etkinlik gösterileri, Olgunlaşma Enstitüsünün çalısmaları, görülmeye değer içeriklerle halkın beğenisine sunulmuştu. Edirnemizin olmazsa olmazı "Edirne Ciğeri" de festivalde yerini almıştı. Bu noktada yakın bir geçmişte sonsuzluğa intikal eden, Edirnemizin gönüllü tanıtım ve kültür elçisi rahmetli ciğerci Bahri Dinar'ı da yad etmeden geçemeyeceğim. Eminim üç gün boyunca O, güzel ruhuyla bu festivalin Edirnemize yapacağı katkıya desteğini esirgememiştir. Bu festivalde Trakya Üniversitesi Tarih Bölümünün çalışmaları

11 EKİM

Kız çocuklarımızın elalem ne der kaygısından kurtulmaları, güçlü olmaları, her şeyden önce kendi kaderlerini çizmekte söz sahibi olabilmeleri, ülkemizdeki hatta dünyadaki bir çok sorunun da çözümünde etkili olacaktır. Vah vahlara, ayıplara boğmadan, öz güvenli kız çocuklarımızın sayısının her geçen gün daha çok artması, kendi bedenleri üzerinde sadece kendilerinin söz sahibi olabilmesi içindir "Dünya Kız Çocukları Günü". Ülkemizde genellikle yeni evli çifler, ilk çocuklarının erkek olmasını isterler. Aslında bu beklenti bizlerin zihnine yüz yıllar öncesinden kazınmıştır. Feodal anlayışın izlerini bir türlü yok edemediğimiz için, erkek çocuk büyüdüğünde babaya yardımcı olacak, babanın soyunu devam ettirecek ve fiziksel olarak aileyi tehlikelerden koruyacak diye düşünülür. Oysa aileyi ya da ailedeki kadınları hangi tehlikelerden korumakla görevli erkek çocuk?Kendi hem cinslerinden (erkeklerden) korumak gibi bir görevi olduğu düşünülüyor.

ÇÜRÜMEK

Nasıl Böyle Olduk? Ben tek başıma sokağa çıkmaya, akşam bir arkadaşımla bir yerde oturup kahve içip, sohbet etmeye korkmaya başladım. Ben böyleysem genç kızlar ne yapsın?Onların gündüz vakti dahi güvende olduğunu düşünmedikleri, korktuklarını görebiliyorum. Kime emanet edeceğiz canımızı bu ülkede. Sosyal bir çürüme var ve toplum olarak en büyük sorunumuz bu! Özellikle bazı televizyon kanallarının gündüz kuşaklarında yer alan birbirini aldatan eşlerin ve arkadaşların yer aldığı programlar sosyal çürümenin boyutunu gözler önüne seriyor. Ayrıca ekonomik sıkıntılar, bazı liyakatsız kişilerin hak etmedikleri makamlara gelmesi, eğitim sisteminin içinin boşaltılması, hoş görünün, iyi niyetin ve güvenin yerini korku, tehdit, torpilin alması, demografik yapının ısrarla değişime uğratılmaya başlaması, bu ülkenin uzun yıllardır katlanarak artan sorunları sonuç olarak kadınların ve çocukların can güvenliği için giderek daha çok tehdit oluşturmaya başladı. Kadın

KISA ROMAN

Güzellik anlayışı veya algısı kişiden kişiye farklılık gösterir. Standart bir tanımın yapmak mümkün mü? Örneğin ülkemizde geçenlerde yapılan güzellik yarışmasında birinci seçilene basından okuduğum ve sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla olumsuz çok eleştiri geldi. Oysa oldukça donanımlı,tıp fakültesi mezunu, onkoloji konusunda bilimsel çalışmalar yapmak gibi harika projeleri var. Ancak çoğunluğun beklediği gibi 90-60-90 ölçülerinin dışındaki özellikleri övgü yerine eleştiri yağmuruna tutuluyor. İçten, dürüst, çalışkan ve kendi içinde müthiş güzellikleri çoğunluk görmek istemiyor. Dostoyevski kumar alışkanlığından ötürü aşırı derecede borçlanmıştır. O sırada ortaya Stellovski adında bir yayıncı çıkar. Dostoyevski’ye şunları söyler: “Bak senin bütün borçlarını kapatacağım. Sana iki yıl yetecek kadar da para vereceğim. Fakat bir sözleşme imzalaman gerek. Senden bir kısa roman istiyorum. Bu kısa romanı bana bu sözleşmeyi imzaladıktan tam 24 ay sonra vermeyi kabul edec