SEÇİM

Ben hep oğlumu anlatıyorum bu satırlarımda ve hastalık sürecine dair paylaşımlar yapıyorum. Bu süreç benim içimden asla çıkmayacak ve  ruhumda hep var olacak. Ama biz oğlumla elbette ki güzel, tebessüm edebileceğimiz o kadar çok anı biriktirdik ki. Bunları da hatırlıyorum bazen. Ruhumun iyileşmesi mümkün mü?  Değil tabii.                                                                                                       Çocuk olmak, özellikle çok sevilen bir çocuk olmak güzel şey. Çocukken yaptığımız bazı davranışlar ve tavırlarda, ne olursa olsun yaşımıza ve çocukluğumuza yorulursa daha sevimli ve hoşgörü ile kabul ediliyorsa güzel. Bizler bu tür duyguları kendi çocukluğumuzda yeterince yaşayabildik mi, kabul edilebilirliğimiz nasıldı diye sorgulamaktansa, ebeveyn olarak çocuğa sevgi 🥰 ve şefkatle yaklaşmak ve o sevgiyi minicik gözlerden anlamak, daha iyi bir seçim gibi geldi hep.                                                                   DENİZ  üç dört yaşlarındaydı, havalar ısınmaya başlamış, güneş yüzünü göstermişti. Akşam üzeri sıcak hava yerini biraz daha serinliğe bırakınca, biz de oğlumun sitenin bahçesinde bisikletiyle gezmeye ya da diğer komşu çocuklarıyla oynaması için bahçeye çıkarıyorduk. Bir yıl önce aldığımız     bisiklete binerken boyu uzadığı İçin ayaklarını rahat hareket ettiremediğinden, babasının işten gelmesini bekledik. Babamız işten gelince, birlikte bisikletin selesini yükseltmek için bahçeye çıktılar. Yanlarına da bazı malzemeler aldılar. Bisikletin minderi de sert olduğu için sünger ekleyen eşim onu makasla kesmiş seleye sararken, oğlum da makasla oynamaya başlamış. Bahçeye çıkalı  onbeş yirmi dakika olmuştu ki, bizim kapının zili  hızlı hızlı çalmaya başladı. Koşarak kapıyı açtım, Oğlum terliklerini telaşla çıkartarak içeriye koşarken”anne çabuk kapıyı kapat “ dedi büyük bir telaşla. Ne olduğunu sorduğumda, “ beni sakla ve babama söyleme” deyip duruyordu. Sonra ısrar edince ne yaptığını anlattı: Bisiklet 🚵‍♀️ tamirinde makasla oynarken babasının saçına makasla dokunmuş. “ anne, kıp kıp ediyordum, babamın saçı ...” dedi. Tabii durumu anladım diye düşünürken bu defa bizim kapının zili yeniden çalmaya başladı. Kapıyı açtığımda, karşımda biraz sinirli 😠 ama ondan daha dikkat çeken durum ise eşimin alnında saçlarından büyük bir tutamın daire şeklinde yokluğu idi. Bu görüntü komik olduğu için çaktırmadan gülmeye başladım. Eşim oğlumu soruyor nereye  saklandı diye. Ama ben gülmekten sadece gitti, gitti, diyebildim. Ama eşime gülmelerim arasında “hemen berbere gitmelisin” diyebildim. Çünkü birazdan hava kararacak ve esnaflar da dükkanlarını kapatacaklardı. Eşimi acilen berbere, saçındaki oyukluğu düzeltmesi için gönderdim ve oğlumu odasından çıkarıp  konuştum. Oğlumun kazayla yaptığına inandım. Ama eşimin saçında yaptığı oyuntuyu da hep gülümseyerek hatırladım.               OĞLUM GİDELİ YEDİ AY TAMM YEDİ  AY OLDU 😢😢😢

Yorumlar

  1. Ne kadar hoş bir anekdot. Yüreğim ısındı. Cumhur Deniz'i hep o sıcak sevecen esprili halleriyle hatırlayacağım..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM