HATIRALAR

Kimi zaman bir insanın öylece masumca sıcaklığını hissetmek, başını kolunuza yaslayıp huzurlu olduğunuzu düşünmek, hatta kendinizi bu durumda güvende hissettiğinizi düşünmek... Minicik bir insan. Siz o minik adamın sıcacık sevgiyle uzanan elini şefkatle tutup hiç bırakmıyor, adım adım değişip, büyümesine tanıklık ediyor ve ihtiyacı olduğunda da yanında olmanın huzurunu yaşıyorsunuz. Kimbilir belki bir kap yemeği biraz daha fazla pişirmek istiyorsunuz, "bu yemeği çok seviyor" diye düşünüp. Ya da içtiğiniz bir fincan kahveyi sevdiğiniz kişiyle içtiğinizde, eminim tadı daha lezzetli geliyordur değil mi? Üstelik o kahve yudumlama anları sizin sohbetle terapiye dönüştürdüğünüz anlarsa. İşte o kahve kokulu güzel anlar unutulur mu? Kısa yürüyüş turlarını genellikle birlikte yapıp bir de tatlı sohbetle taçlandırdıysanız, unutulur mu bu anlar dersiniz? Üstelik "evimizin huzuru, bereketi"diye şükrettiğiniz güzel kalpli bir evlatsa... Üç yıldan beri filtre kahve içmiyorum, içemiyorum, eğer içersem sanki o anlara ihanet ediyormuşum gibi düşünüyorum. Türk kahvesini de bazen içiyorum ama ne o eski tadı var,ne de o keyifi var. Sen varken hissettiklerimi hissedemiyorum veya yemek pişirirken aynı keyifi alamıyorum. Artık o şükür duasını da yapamıyorum biliyor musun? Çünkü "evimizin huzuru ve bereketi" diye şükredeceğimiz, büyük emek ve zorlukla yetiştirdiğimiz SEN yoksun. Hoşçakal demiyorum, nasılsa senin yanına geleceğiz Deniz gözlü Cumhur'um, bekle... Yüzmeye başladığında, gözlerinin rengi yosun yeşiline dönen yakışıklım. Sen gittin, özlemin hiç bitmedi sevgili oğlum. Geleceğe dair hayal de kurmuyorum. Tek amacım seni ve adını yaşatabilmek Sevgili OĞLUM.....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM