SİZ OLSAYDINIZ

Sanırım yirmi yıl önceydi, üst kat komşumuzun kızı beş altı yaşlarında, ama bir o kadarda tatlı bir çocuk. Hafta sonu balkonu yıkadım ve yeni yıkanmış beyaz çamaşırları balkondaki çamaşır teline astım. Yaklaşık yarım saat sonra bir baktım komşumuzun kızı o çamaşırların üzerine domates artıklarını ve yemeğini dökmüş. Anne bir panik, "verin ben çamaşırları yeniden yıkarım, balkonu da temizlerim" dedi. Öyle üzüldüm ki annenin ezilip büzülmesine, kendini çok mahcup hissediyordu. Ben de: "Sorun değil, kızınız çocuk, çocuklar böyle şeyler yapabilir." diyerek konuyu kapattım. Kadıncağız teşekkür ede ede bir oldu. Bizim minik komşu kızı down sendromuydu ve aslında bu ilk yaramazlığı değildi. Hayat hep sürprizlerle doludur. Çünkü yarına dair elimizde hiçbir garantimiz yoktur. Yarını görebilmek ya da yaşamak, çoğunlukla farkında olmasak ta bir sürprizdir bizim için aslında. Hayatın bize ne zaman ne getireceğini çoğunlukla tahmin edemeyiz. Günlük koşuşturmalarımız çoğunlukla bellidir elbette. Ama o koşuşturmalarımızın içinde bazen hiç beklemediğimiz ani değişimler yaşayabiliriz. Örneğin yola paralel giden kaldırımda yürüyorsunuz ve yolda giden aracın sürücüsü kontrolünü kaybederek siz kaldırımda giderken size gelip çarpabilir. İşte bu beklenmedik olayı hafif bir kaza gibi yaşayabilirsiniz, daha büyük bir zararda görebilirsiniz. Sonuçta bazı organlarınızın kullanımını geçici veya kalıcı olarakta kaybedebilirsiniz. Yani engelli de kalabilirsiniz. Yaya kaldırımında yürürken kaza geçirme olasılığınız yolda giderken bulduğunuz milli piyango biletine büyük ikramiyenin çıkma ihtimalinden her zaman daha fazladır. Ancak benim kaderim neyse onu yaşarım mantığı gütmek te doğru değildir aslında. Kaliteli ve sağlıklı yaşamak için elimizden geldiğince hem kendimiz hem de sevdiklerimiz için mücadele vereceğiz elbette. Ama bundan sonrasında da bazı şeylerin yaşanmasına engel olamayacağımızın farkında olmak durumundayız. Eğer insan kendi türüne saygı, anlayış ve empatiyi geliştirirse, inanıyorum ki birçok sorun olduğu gibi, engellerimiz de sorun olmaktan çıkar. Bu noktadada engeli olan herhangi bir kişiyle veya yakınıyla diyalog kurarken ona engelini hissettirmeden diyalog kurduğumuzu da hissettirmek durumundayız. Yani karşımızdaki insana acıyarak ya da yok sayarak değil, anlamaya çalışarak yardımcı olmaya çalışmalıyız. Bizler, birbirimizi her türlü farklılıklarımızla kabul edip birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Bir tek şeyi unutmadan, insani ve vicdani duygularımızı iyiye ve doğruya kanalize ederek. Bir farkımız, bir ayrıcalığımız olmalı, o da insani duygularımız, sevgimiz, empatimiz, merhametimiz olsun. Eğer bunları unutursak,acımasız ve anlaşılması kolay olmayan farklı bir canlıya dönüşürüz. Farklılıklarımıza rağmen bir arada yaşamayı ve insani olarak birbirimize tahammül etmeyi öğrendiysek, engellerimizle de birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Hayatın birçok alanında farklılıklarımız olabilir. Bu aynı zamanda kültürel mozaiğin bir göstergesi olarakta kabul edilebilir. Ama asıl fark, yüreğimizde engel olursa ortaya çıkar ve insanlığımızdan utandırır. Yüreğinizde engelin değil, sevginin ve empatinin olduğu yarınlar dilerim. Sevgiyle kalın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM