REYTİNG

Bazen toplumun bazı değişen değerlerini algılayamıyorum, algılamak ta istemiyorum. Son yıllarda daha önceden toplum olarak onaylamadığımız olay ve davranışlar adeta normalleştirildi, bazı değerlerimizi kaybettik ya da kaybettirildik diye düşünüyorum. Televizyon dizilerinin birçoğu toplum yapısını bozuyor ve yeniden şekillendiriyor. Sanki genç kızlar güzel ve alımlı olurlarsa mutlaka zengin bir eş bulacaklarmış gibi. Yirmili yaşlardaki imkanı olan bazı genç kızlarımız estetik ameliyat olmak için neredeyse birbirleriyle yarış halindeler. Üstelik yeni nesil bizlerden estetik olarak daha da güzeller.Yani kendi kendilerini de beğenmedikleri için yarıştalar ve doğal,masum,gençlikle var olan güzelliklerinin farkında değiller. Oysa kızlarımızın tamamına hayatta karşılaşacağı sorun ve güçlüklerle baş edebilecek kişisel gelişimlerine katkı sunacak eğitimin ve gelişmenin değerini kavratabilmeliyiz. Kızlarımızın her şeyden önce birer birey oldukları vurgusunu yapıp,alın teriyle çalışıp kazanılan paranın, zengin ve yaşlı kocanın parasından her zaman daha değerli olduğunu anlatmak zorundayız. Ya da ne bileyim bu tür bana göre olumsuz dizi ve filimlerde zengin adamlar kızları yaşındaki kadınlarla birlikte olup evli olduğu eşini mutlaka mağdur etmek zorundaymış gibi gösterilmemeli. Üstelik bu dizilerde bir de mutlaka silahlar patlıyor, insanlar birbirini öldürüyor veya yaralıyor. Neden hemen silahlar ön plana çıkartılıyor da konuşmayla diyalogla birçok sorunun çözülebileceği vurgulanmıyor? Konuşmalar kin, şiddet ve nefret söylemleri içeriyor. Bu tür dizilerin, yaşını başını almış erkeklerin eşini ve çocuklarını terk edip kızı yaşındaki kadınlarla olunca daha fazla izlendiği idda ediliyor. Kötülükler sanki evrilerek normalleştiriliyor. Şimdiki dizi ve filmlerin bir çoğu nasıl aldatılır, nasıl kızı yaşındaki biriyle sevgili olunur'u öğretiyor. Bir de bu tür dizi yada filimler genelde İstanbul Boğazı'na nazır villalarda veya lüks konaklarda çekiliyor. Oysa gerçek hayatta çoğunluk buralarda yaşamıyor ve böyle olanaklarıda yaratmak pek mümkün değil. İnsanlar böylesi bir sanal gerçekliğe inandırılmaya çalışılıyor. Benim çocukluk ve gençlik dönemimde ise dizi ve filmler nasıl aile olunur, mutlu olmak için nelere dikkat etmeliyiz'i öğretiyordu. Eski yeşilçam filmleri zaman zaman televizyonlarda gösteriliyor ve izlerken ya bir ders çıkartıyorsun ya da yüzünde gülücükler açıyor. Hatırlar mısınız Süper Baba, Hayat Bilgisi, Bizimkiler, Mahallenin Muhtarları diye ailece keyifle izlediğimiz diziler vardı. O dizilerde insanlar konuşurken ya da sevgi sözcüklerini kullanırken ne kadar da seviyeli bir uslup vardı. Komşuluk, arkadaşlık ve aile ilişkilerindeki saygı ve sevgi gerçekten çok yalın ve samimi ifade ediliyordu. Bir çocuğun babacan bir tavırla başını okşamak, komşu teyzenin pazar çantasını taşımaya yardımcı olmak, yolda gördüğün komşunla merhabalaşmak, kediler için kapının önüne bir kap su bırakmak gibi sahneleri hep görürdük. Şimdi ise insanlar yalnızlaştırılıyor,aynı apartmanda oturan insanların bırakın selamlaşmasını birbirlerini tanımıyorlar bile. Her zaman birbirleriyle rakipmiş gibi algılatılıp,her şey maddiyatla ölçülüyor ve pisikolojisi bozulan insanlarda bu tür filmlerden keyif alıyorlar. Herşey reyting için mi? Bu tür değerler parayla satılmaz. Önemli olan etik ve insani değerlerimizdir. İnsan, onuruyla insanca yaşamaya çalışmıyorsa diğer özellikleri aslında bir anlam ifade etmemeli. Sevgiyle ve samimiyetle kalın

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM