BÜYÜLÜ EV

Hepimizin bir hikayesi var değil mi ? Bazı mekanlar ve bazı insanlar sizde öyle güçlü anılar bırakır ki... Bazen hüzünle de olsa yaşadıklarınızı hatırlar ve yüzünüzü tebessüm kaplar. Bazen de hiç olmadık bir şekilde özlem sarar ruhunuzun derinliklerini. Çocukluğumun geçtiği bir ev var, üç katlı ve ben en çok giriş katını her ayrıntısıyla hatırlıyorum. İki oda ve koridordan sonra iki basamakla mutfağa ve tuvalete inilir, sola dönünce bir basamak daha inince de yeniden sola döndüğümüzde bodrumun merdivenleri başlar ve az ileride ise içinde kazanlı sobası olan banyo yer alırdı. Ama o evin koridoru o kadar çok ayrı ki benim için. Giderek biraz daha genişleyen ve benim habire minik plastik topla sek sek oynadığım o koridor. Sevildiğimi hissettiğim, yaramazlıklarımın dedem tarafından kamufle edildiği ve minik plastik topla sek sek oynayıp topu tuvalete kaçırıp yenisinin habire alındığı o koridor. Eğer biz başka şehre taşınmamışsak, benim koşar adım gelip, bazen ısrarla kaldığım, iki odalı, yerlerde sadece karoların döşeli olduğu ve odalara kocaman altı metrekarelik alımlı halıların serildiği, akşam üzerleri o koca mutfağından mis gibi yemek kokularının tüttüğü, anneannemin ocağın başında olduğu ve çocukluğumun neredeyse en iyi anılarının biriktiği ev. Peynir ekmeğin en lezzetli ve tazesini yediğim o ev. Çocuk gürültülerinin ve yetişkin insanların konuşmalarının senkronize olup adeta müzikale dönüştüğü ev. Bir çok yaşanmışlıklara tanıklık eden bana göre büyülü ev. Çünkü o evde sevdiğim herkes vardı. O evde anneannemin merhameti, dedemin koruyucu tavrı, büyük teyzemin derslerime desteği ve küçük teyzemin de bana oyun arkadaşı oluşu sanki beni büyülüyor ve beni kendi evimize gitmekten alıkoyuyordu. Babamın tayini çıktığında henüz ilkokula başlamamıştım ve gittiğimiz şehri de hiç sevmedim. Çünkü anneannemlere çok uzaktı. Uzunca bir süre farklı şehirde olduğumuzu da kabullenemedim. Travmaydı sanki o eve gidememek. O evin kapılarının hep bana açık olacağına inancım sonsuzdu çocuk kalbimle. Oysa biz büyüdük ve kirlendi dünya dercesine, önce evlenen teyzelerim ayrıldı birer birer o evden. Sonra dedemi son yolculuğuna uğurladık ve derken anneannem de bir sonbahar günü ağaçların sarı yapraklarını yerlere döktüğü o hazan mevsiminde sonsuzluğa gidince, birden fazla mirasçı olduğu için herkes kendi payına düşeni alsın diye o büyülü ev maalesef satıldı. Hemde her katı farklı insanlar aldı. O dönemde yeterince param olsaydı o üç katlı evi almak isterdim. Yılda sadece bir hafta da olsa orada yaşamak için, en azından büyülü olan o giriş katını almak isterdim. Eminim bizim çok uzun yıllar önceki konuşmalarımız o evin duvarlarında gizlenmiştir. Dedem : "Yine mi topunu tuvaletin deliğine kaçırdın? Üzülme ve anneannene sakın söyleme. Bak, sana yeni bir top daha aldım." diye beni teselliye çalıştığı o ses o evde duruyor. Sizin hiç büyülü ve cezbedici olduğunu düşündüğünüz bir ev oldu mu bilemem ama, benim çok sevdiğim büyülü evim tanımadığım insanlara satıldı iyi mi? Çocukluğumuzu geri getiremeyiz ama, çocukluğumuzun geçtiği, güçlü anılar biriktirdiğimiz mekanları kaybetmemek lazım aslında. Maddi imkanınız varsa satın alın. Harabeye dönmüşse yenileyin. Yılda bir kez de olsa, zaman ayırın ve çocukluğunuzun geçtiği o eve ve sokağa gidin, orada yaşadıklarınızı hatırlayın. Yılda bir kez de olsa çocukluğunuza dönün, o ev anıları ile birlikte yıkılmadan! Sevgiyle kalın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM