MAVİ GÖZLÜ DEV

Bu dünyadan bir NAZIM HİKMET geçti. Anlattıkları aslında o kadar vatanseverce, o kadar milliyetçiydi ki, bir türlü farkına varamadık bu gerçeğin. Paşa torunuydu Nazım Hikmet. Ama tam 17 yılını şiir yazdığı için cezaevinde geçirmek zorunda kaldı ne yazık ki. Ve evet, aynı zamanda çok gerçekçiydi. Bazen bize akrep gibi olduğumuzu hatırlattı ve korkak karanlıktan çıkmamızı istedi. Dili varmasa da, bu ülkenin kötü gidişinde kabahatin büyük bölümünün kardeş gibi sevdiği yurtaşlarında olduğunu da yazmaktan çekinmedi. Özlemin azı çoğu olmaz deyip ne kadar ağır bir duygu olduğunu vurguladı en içten ve insani duygularla. Sanırım en büyük özlemi de çok sevdiği vatanıydı. "Dört nala gelip uzak Asyadan, Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim!" derken, nasıl da güzel çizmiş dizeleriyle ülkemizin coğrafyasını. Bazen özleminin sevdiği insana Vera'sına olduğunu da hiç gizlemedi aslında. Ondört yaşından beri şiir yazıyordu bu büyük usta. Sonra da ekliyor : "Kimi insan otların, kimi insan balıkların çeşidini bilir, bense ayrılıkların; kimi insan ezbere sayar yıldızların adını, bense hasretlerin." diyor. Peki kaçımız kendimizi bu kadar az sözcükle bu kadar güzel ifade edebiliriz? Türkçeyi en güzel kullanan şairimizdir aynı zamanda. Kuvayi Milliye Destanı'nı yazdı Kurtuluş Savaşı'nı en güzel şekilde anlatabilmek için. Yaklaşık dört yıl önceydi arkadaşlarla Rusya'ya gidişimiz. Tabii oraya kadar gidilir de büyük ustanın mezarını ziyaret etmeden dönülür mü? Elbette hayır! Arkadaşlardan biri, hep hasretini çektiği vatan toprağını doldurmuş ta getirmiş bir poşete, büyük usta kendi vatanında gibi hissetsin diye. En güzel şiirlerinden okudu bir diğer arkadaşımız. Bizi duyduğuna inandık bir an, o güzel dizeler okunurken. En büyük aşklarından biri de vatan aşkıydı çünkü. O hep yazdı, hep üretti; şiir, roman, destan, tiyatro, senaryo. Velhasılı kelam her yerde ve her zaman üretti. Bir şeyi daha çok iyi öğrendik; vatan ve şiir sevgisini bilenler tarafından, binlerce kilometre uzakta da olsa yalnız bırakılmamıştı, hep çiçeklerle donatılmıştı Vera'sıyla yanyana yattığı mezarı. Ne güzel şey severek yaşamak ve üretmek. Bize bunu öğretti, böyle hissettirdi binlerce kilometre uzakta. Türk insanı O'nu ve şiirlerini hiç unutmamıştı aslında. Yaşasaydı eğer bu gün 121 yaşında olacaktı büyük usta. Işıklar yoldaşın olsun, biz yazdıklarını okudukça seni yeniden anlıyoruz. İyi ki doğdun büyük usta...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM