Kayıtlar

Mart, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BAM TELİ

Ayakları yere sağlam basan, kadife sesi ve içten samimi diyalogları ile tanımıştık "Bir yol hikayesi Bam Teli" ile Tayfun Talipoğlu'nu. Neredeyse yaptığı programların tamamını izlerdik. Hazırladığı programlar samimi, bizden, hatta evimizdendi. Yani bizim gibi halktan insanlara yer verdiği için programı bu kadar tutmuştu. Yazdığı şiirlerini de bu programda okuyor, hatta sazın tellerine dokunarak halkın beğendiği tınıları da bizimle paylaşıyordu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Kamu Yönetimi okumuş, iş için girdiği sınavda en yüksek puanı almasına rağmen göreve başlatılmamıştı. Çünkü siyasi düşünceleri mevcut yönetimle uyuşmamıştı. Oğlumuzun yedinci doğum günü yaklaşırken, bizim de O'na farklı anılar biriktirmek adına bir düşüncemiz vardı. Cumhuriyet Bayramının gecesi Tayfun Talipoğlu'nun Edirne'ye geleceğini duyduğumuzda inanılmaz bir sevinç sardı içimizi. Eşim Bam Teli ile iletişime geçerek, o akşam Tayfun Tal

AHLAK

"Mutsuzluğa katlanmanın en kolay yolu nedir?" diye soruyor Antik Yunan filozofu Thales. Ve sonra cevabını kendisi veriyor: "Sizden daha mutsuz insanlara bakın!" Hepinizin bildiği gibi, 6 Şubat'ta on ilimizi etkileyen ve hepimizi derinden yaralayan deprem felaketini yaşadık. Vicdani sorumluluk hisseden herkes, elinden geldiğince bu felakette zarar gören vatandaşlarımıza destek olmaya çalıştı. Yine hepimizin bildiği gibi, bazı kişi ya da Kuruluşların sorumluları, bu felaketin yaralarını sarmakta kendini sorumlu hissetmedi. Dün, deprem felaketi yaşayan illerimizden özellikle iki ilimizde aşırı yağıştan sel felaketi yaşanıyor.Şimdi bu "sel felaketi" kaderin planı mı, yoksa sorumluların sorumluluklarını yerine getirmemeleri mi diye sormak gerekiyor. Ben bu sorumsuzluğu kısa vadeli olarak düşünmüyorum. Uzun yıllardan süregelen sorumsuzluklar var. Kısa bir süre önce kurulan depremzede çadırları nasıl olur da d

TOPLUMSAL ACI

Bu sıralar toplum olarak bunalımda olduğumuzu üzülerek görüyorum. 6 Şubatta yaşadığımız iki deprem felaketi de yaşadığımız bunalımı iyice tetikledi maalesef. Bir çoğumuzun yüreği sıkıştı. Ailesi, bütün sevdikleri, evleri, işyerleri yok oldu. Gülmekten, üşümekten, hatta karnımızın tok olmasından utanır olduk. Sevdiğimiz birini kaybetmenin acısı toplumsal acıya dönüştü. Depremzedelere ikinci sınıf insanmış gibi davrananlar da bu acının katlanarak artmasına sebep oldular. O insanlar isteyerek bu duruma düşmediler. Ama bazı kişilerde idrak eksikliği olduğu için toplumsal mutsuzluğumuzu da tetiklediler. Üstelik depremzedeleri de ayrıştırmayı deneyenler oldu. Dünyada mutsuz ülkeler sıralamasında son sıralarda olduğumuzu okumuştum bir gazetede. Neden mutsuz bir toplumuz diye sormaya kendi kendime bile cesaret edemiyorum. Bazen birbirimizi anlamsızca cezalandırdığımız olmuyor mu? Oysa bizim yaşadığımız coğrafyada bir toplumun mutlu olması için doğa oldukça

GENÇLER

Son dönemde yaşadığımız sorun, sıkıntı ve belirsizlikleri belirginleştirmek, sorunları kendi insiyatif ya da anlayışlarıyla çözüm üretme görevini -belki farkındayız veya değiliz- ancak gençlerin alabileceğini, hatta aldığını düşünüyorum. Özellikle son dönemde yaşadığımız deprem felaketinde arama kurtarma çalışmalarında ve depremzedelere yardım konusunda gençlerin nasıl sorumluluk alarak başarılı bir yardımlaşma ve dayanışma ile ellerinden gelen bütün çabayı sarfettiklerine de tanıklık etmiş olduk. Bir şeyi de daha iyi gözlemleme fırsatımız oldu. Bizim gibi düşünmeseler de, biz yetişkinlerden daha aktif ve pratik çözümlerle sorunları ortadan kaldırmak için bütün enerjilerini ortaya koydular. Dolayısıyla bizlerin gençlere bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. KONDA bulgularına göre her 100 gençten 81'i herhangi bir siyasi partiye üye değil ve olmak da istemiyor. Her 100 gençten 78’i hiçbir sivil toplum örgütüne (STK) üye ya da gönüllü