TOPLUMSAL ACI

Bu sıralar toplum olarak bunalımda olduğumuzu üzülerek görüyorum. 6 Şubatta yaşadığımız iki deprem felaketi de yaşadığımız bunalımı iyice tetikledi maalesef. Bir çoğumuzun yüreği sıkıştı. Ailesi, bütün sevdikleri, evleri, işyerleri yok oldu. Gülmekten, üşümekten, hatta karnımızın tok olmasından utanır olduk. Sevdiğimiz birini kaybetmenin acısı toplumsal acıya dönüştü. Depremzedelere ikinci sınıf insanmış gibi davrananlar da bu acının katlanarak artmasına sebep oldular. O insanlar isteyerek bu duruma düşmediler. Ama bazı kişilerde idrak eksikliği olduğu için toplumsal mutsuzluğumuzu da tetiklediler. Üstelik depremzedeleri de ayrıştırmayı deneyenler oldu. Dünyada mutsuz ülkeler sıralamasında son sıralarda olduğumuzu okumuştum bir gazetede. Neden mutsuz bir toplumuz diye sormaya kendi kendime bile cesaret edemiyorum. Bazen birbirimizi anlamsızca cezalandırdığımız olmuyor mu? Oysa bizim yaşadığımız coğrafyada bir toplumun mutlu olması için doğa oldukça bonkör davranmış. Olay, Karnataka'daki Kombaru Mabedi'nin yanındaki dinlenme evinde yaşandı. Bir leopar köpeği kovaladı. Köpek bir pencereden tuvalete girdi. Tuvalet dışarıdan kilitliydi. Leopar da köpeğin peşinden geldi ve ikisi de klozet alanına sıkıştı. Köpek leoparı görünce paniğe kapıldı ve sessizce bir köşeye oturdu. Havlamaya bile cesaret edemedi. Leopar aç olup köpeği kovalasa da köpeği yemedi. Oysa köpeği yiyebilirdi. Ancak iki hayvan, neredeyse on iki saat boyunca farklı köşelerde, ama birlikteydi. Bu on iki saat boyunca leopar sessizdi. Orman Hizmetleri leoparı sakinleştirici bir dartla uyuşturup yakaladı. Şimdi soru şu ki; aç leopar, köpeği kolayca yiyebilecekken neden köpeği yemedi? Yaban hayatı araştırmacıları bu soruyu şöyle yanıtladı: Onlara göre vahşi hayvanlar özgürlükleri konusunda çok hassastır. Özgürlüklerinin alındığını anladıkları anda, açlıklarını unutacak kadar derin bir üzüntü duyabilirler. Esaret altında, beslenmek için doğal motivasyonu yok olmaya başlar. Özgürlük ve mutluluk birbirine bağlıdır. İstediğimiz gibi düşünme, hareket etme ve yaşama özgürlüğü. Yaratıcılığımız da özgürlüğümüzle doğru orantılıdır. Aslında mutlu ve özgür olmak bize uzak değil. O içimizde. Başkalarının özgürlüğüne müdahale etmeden,bizden olmayanı ötekileştirmeden, hedef göstermeden, hayata bakış açısını değiştirip empati yapmayı becerebilsek, çok şey değişecek. Hem biz mutlu olacağız, hem de çevremizi mutlu edeceğiz. Bunu da hak ettiğimize inanıyorum. Sevgiyle kalın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM