FİLLER

Olanaklar el verdiğince insanlar hayata bağlı olmalı, hayatı inandığı gibi ve dolu dolu yaşayabilmeli. Herşeyden önemlisi insan gibi yaşamayı tercih etmeli. Nihayetinde bize armağan edilen sadece tek bir hayatımız var. Kırıp dökmeden, kimsenin hakkını yemeden, onuruyla yaşamalı. Pişman olmadan yaşamak çok önemli. Hepimiz biliyoruz, hata yapma ihtimalimiz var. Ama bu hata dediğimiz şey kasıt içermemeli elbette. Zaten kasıt varsa hata özelliğini kaybetmiş demektir. Nihayetinde hepimiz, yani bütün insanlar belli bir süre sonra bu dünyadan ayrılacak olan canlı formlarıyız. Ama ne zaman ayrılacağımızı bilemiyoruz; belki bir saat belki de yirmi yıl sonra bu hikaye noktalanacak. Bu yüzden çıkarsız, beklentisiz sevmeli; sadece insanları değil, kimsesiz bir sokak köpeğini, yeni doğmuş bir kedi yavrusunu da sevmeli. Bir ağacın dallarına kırılmasın diye destek vermeyi ya da bir talikayı taşıyan atı daha fazla yorulup eziyet çekmesin diye azad etmeyi, dağılıp dökülmüş çöpleri topladığımızda yaşadığımız iç huzurunu da sevmeli diyorum, sadece sevmeli. Bu dünyada hiçbirimiz kalıcı değiliz, sevdiklerimizle vedalaşmadan, onlara sevdiğimizi söyleyemeden ansızın gitmek te var. Bu yazıyı kaleme alırken bir yerde okumuştum da, bir gidişten söz etmek istiyorum: Bana çok ilginç gelmişti, bir o kadar da ürkütücü gibi görünse de oldukça gerçekçi bir gidiş. Fillerin ölüm zamanı çok ibretlidir. Filler ölmeden önce ölecekleri zamanı hisseder ve acı çığlıklar atarak, yakındaki bir mağaraya doğru yola koyulur. O çığlığı duyan civardaki filler de mağaranın ağzında toplanır. Her biriyle vedâlaşıp, âdeta "helâllik" alan fil, kendi ailesiyle baş başa kalır. Başlarını ve kuyruklarını birbirine sürterek, gözlerinden yaş dökerler. Sonra arkasına bakmadan ağır ve vakur adımlarla mağaraya yönelen fili ailesinden birisi veya çocukları takip etmek istediği zaman diğer filler mâni olur. Mağaraya tek başına giren fil, içeride son bir kere daha feryat ettikten sonra canını verir. Fillerin hisleri kadar keskin hislerimiz olmadığı için, ölüm ne zaman ve ne şekilde başımıza gelir, bilemiyoruz. O nedenle yaşarken sevdiğimiz kişilere sevdiğimizi söylemekten çekinmeden evrene bu güçlü duygumuzu gönderelim ki bize dönüşü de sevgi kadar sıcacık ve tertemiz olsun. Evrenin en büyük büyüsü sevgidir. Eğer bu duyguyu doyasıya yaşamadan sonsuzluğa gitmeyi düşünmüyorsanız filler gibi uğurlayacak yüreği sevgi dolu insanlar biriktirmiş olursunuz. Bu dünyadan göçüp giderken, son nefesimizde pişmanlık duymayalım. Sevgiyle kalın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM