YILDÖNÜMÜ

Özellikle bazı yıl dönümlerini hatırlamak çok kıymetlidir diye düşünüyorum. Örneğin evlendiğiniz günü,eşinizin doğum günü yada evladınızın doğum günü gibi. Mini bir hediye veya içten bir kutlama cümlesi sizi ve karşınızdaki insanı ne kadar çok mutlu eder değil mi? Bazen de bazı olay ve yaşanmışlıkların yıl dönümünü hatırladığınızda içiniz acır, kalbiniz sıkışır, 'hatta göz yaşlarınıza hakim olamazsınız değil mi? Çaresizlik, geri getirememe duygusu normal bir insanı çok fazlasıyla yıpratır. Ancak bu günlerde ülke gündeminin en birincil başlığı iki ay sonra yapılacak yerel seçimler. Normal olarak insanların büyük bir bölümü ve neredeyse bütün siyasiler yerel seçimlere odaklanmış gibi görünüyor. Öte yandan mevsim kış ve havalar soğuk olunca, insanlar ısınmanın ve karnını doyuracak bir lokma ekmeğin telaşında. Belki bazılarımız da kış mevsiminin güzelliklerinden faydalanmaya çalışmakta. Mesala imkanlar el verdiğince kayak merkezlerinde en azından bir haftalık bir program yapmak veya bu mevsimde termal otellerden birinde hem vücudumuzu hem de ruhumuzu dinlendirmek ne güzel olur değil mi? Tam bir yıl önce yine bu köşede yazdığım yazılarımdan birinde "insan üşüyorum demeye utanır mı?" diye sormuştum ve "ben üşüyorum demekten utanıyorum." diye yazmıştım. Tam bir yıl sonra ise televizyon kanallarındaki haberlerde Kahramanmaraş'ta, Hatay'da ve depremden zarar görmüş diğer illerde bu zamana kadar hala çadırlarda yaşayan depremzedeleri görmek bir insan olarak beni üzüyor, hayrete düşürüyor ve inanmak istemiyorum. Ne yazık ki bir yıl sonra da "üşüyorum" demekten utanıyorum. Neden Türkiye'den ve dünyanın dört bir yanından yapılan yardımların tamamı ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmadı? Neden bu karda kışta hala çadırda yaşamaya mahkum bırakılıyorlar? Bu insanların suçu ne? Yardım geceleri düzenlendi ve televizyon kanallarından yardım eden kişi ve kuruluşların adları anons edildi. Ancak daha sonra öğreniyoruz ki bu kişi ve kuruluşların yarısına yakını henüz söz verdikleri yardım paralarını yatırmamışlar. Bu insanların yaşadıkları zorlukları hayal etmek çok zor olmasa gerek. Güncel verilerle resmi rakamlara göre elli üç bin beş yüz otuz yedi(53.537) kişi hayatını kaybetti. Yüzlerce insan da kayıp ve halen haber alınamıyor. Ortada bu kadar büyük ve tarifi imkansız acı ve insan kaybı varken gündemi değiştirmeğe siyasilerin gücü yetmeyecek. Belki bazılarınız bunları zaten bildiğini ve neden yeniden yazdığımı içten içe sorup vaktini aldığımı düşünebilir. Ancak kimsenin zamanını almak değil de hafızamızı tazelemek noktasında sadece hatırlatıyorum. Çünkü bizler bazen bazı olayları ve yaşanmışlıkları çabucak unutabiliyoruz. Özellikle bizi etkilemeyen olayları daha çabuk hafızamızdan silmeyi tercih ediyoruz. Ancak bu tür felaketlerin er yada geç bizi de etkileyeceğini göz ardı etmemek lazım diye düşünüyorum. "Çünkü hayat çok ilginç bir öğretmendir; önce sınav yapar, sonra ders verir." İşte yer bilicimlerin ifade ettikleri felaketin büyüğü yakın bir zamanda bizi de içine alırsa, yazılarımı sanal ortamda yazma olanağım bile olmayabilir. Ne yazık ki jeologlar Marmara depreminin her an olabileceğini ifade ediyorlar. Üstelik depremin şiddetinin yediden(7) az olmayacağı konusunda da ısrarcılar. O halde sormak istiyorum. O zaman ne yapacağız, çadırları nereye kuracağız, nerede toplanacağız, depremden sonra yıkılan yapıların yerine yenilerinin kurulacağı rezerv alanları ne durumda veya bu alanlar var mı? İllerimiz Marmara depremine hazır mı? Özelde de Edirnemiz hazır mı diye sormadan edemiyorum. İmar değişiklikleri yapılarak her taraf yeni binalarla doldurulup maalesef griye boyanırken, tarlalar azaltılırken, çok sayıda eski, çürük ve kentsel dönüşümü bekleyen ev varken ve daha da acısı bir yıl önce yaşanan depremin yaraları dahi sarılmamışken, Marmara depremi olursa yaşanacak sıkıntının boyutlarını hayal edemiyorum! Bu nedenle deprem olmadan tüm Kurumların üzerine düşen ne varsa, çok geç olmadan yapmalı, bilimsel projeler hazırlanmalı ve hayata geçirilmeli. "Geceleri üşümesin diye kalkıp üzerini örttüğünüz birinin cenazesine katılmadan bu dünyayı anlayamazsınız!" sözünü çok anlamlı bulurum. Tekrar aynı acıları yaşamamak dileğiyle, sağlıcakla kalın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM