Kayıtlar

Nisan, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ŞİİR VE KEDİ

Her akşam haberleri izlediğimde ya da gün içinde okuduğum gazete sayfalarında hayattan beklentisiz ve yaşama enerjisini kaybetmiş kişilerin çokluğu, beni kendi içimde farklı sorular sormaya ve çözüm önerileri sunmaya yönlendiriyor. Biliyorum bizim ülkemizdeki bir çok insanın gelecek hayalleri kurması oldukça zor olabilir. Öyle ya da böyle, bir şekilde nefes alıyorsak, dahası yaşadığımız süreci anlamlı kılmaya çalışıyorsak eğer, öncelikle kendi kendimizi motive edip hayata karşı daha dirençli ve inançlı olmak zorundayız. Hiç şiir okudunuz mu diye sormayacağım, ya da bir kedinin başını okşayıp o sırada sevildiğini anladığı için size mırıltılarıyla "Ben de seni çok seviyorum." dediğini. Bir sokak köpeğine yiyecek bir şeyler verip ona güzel sözler söylediğinizde, size minnet duygusuyla kuyruğunu sallayıp gözlerinizin içine hayranlıkla baktığını fark ettiniz mi diye de kesinlikle sormayacağım. Çünkü yazılarımı okuyanların bunları yaptığına inancım sonsuz.

KADIN OLMAK

Bir arkadaşım tam iki yıldan beri üç ayda bir adliye koridorlarını arşınlıyor ve duruşma bittikten sonra göz yaşları içinde yine boşanamadığını anlatıyor. Hatta altı ay önceki duruşmada üzüntüsünden dayanamayıp duruşma salonunda hüngür hüngür ağladığını ifade etti. Boşanma nedeni de eşinin kendisini başka bir kadınla aldatması. Üstelik oğlu da babasının annesini aldattığını ve eve gelmediğini Hakime anlatıyor. Ne yazık ki arkadaşımın duruşmaları ve mahkeme koridorlarını arşınlaması yakın zamanda bitecek gibi görünmüyor. Kadın aldatılmayı kabul etmiyor, fakat kocası duruşmalara bile katılmıyor. Böylece süreç uzadıkça uzuyor. Geç gelen adalet, adalet olur mu? Arkadaşımın ruh sağlığı elden gitti. Kullandığı antidepresan sayısı her geçen gün artıyor. Boşanamamakta aynı zamanda bir tür psikolojik şiddet değil midir? Evlilik, özellikle ülkemizde kadınlara aşırı sorumluluk ve görevler getiriyor. Ayrıca evlilik olayında kabul etsek te etmesek te sadece iki kişi d

DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

1-7 Nisan "Kanserle Mücadele Haftası." Kaçımız kansere yakalandık ve kaç kişi bu hastalıktan kurtuldu? Yaşadınız mı bu hastalığı hiç? Duyuyorum sanki seslerinizi evet ya da hayır der gibi. Neler hissettiniz bu hastalığı yaşarken hatırlıyor musunuz? Sanki bir kaçınız hep birlikte "Hiç unutulur mu?" diye cevap veriyor. "Çağımızın vebası" da denilen bu iletten nasıl korunacağız, bilen var mı? Belki de bir çoğunuz korunma yöntemlerini çok iyi biliyorsunuz. Stressiz yaşam, kaliteli beslenme, hazır gıdalardan uzak durmak, havası kirletilmemiş şehirlerde yaşamak, vs...Bütün bu sıraladıklarımı gerçekleştirme olanağınız olsa dahi hastalığa yakalandığınızda erken teşhis iyileşme olasılığını büyük ölçüde arttırıyor. Hiç düşündünüz mü erken teşhis nasıl veya ne zaman yapılacak? Örneğin dört yaşındaki bir çocuğu kansere yakalanabilir diye kontrole mi götüreceğiz? Kişi kendisine ve yakınlarına bu hastalığı yakıştırabilir mi ki çocukl