ŞİİR VE KEDİ

Her akşam haberleri izlediğimde ya da gün içinde okuduğum gazete sayfalarında hayattan beklentisiz ve yaşama enerjisini kaybetmiş kişilerin çokluğu, beni kendi içimde farklı sorular sormaya ve çözüm önerileri sunmaya yönlendiriyor. Biliyorum bizim ülkemizdeki bir çok insanın gelecek hayalleri kurması oldukça zor olabilir. Öyle ya da böyle, bir şekilde nefes alıyorsak, dahası yaşadığımız süreci anlamlı kılmaya çalışıyorsak eğer, öncelikle kendi kendimizi motive edip hayata karşı daha dirençli ve inançlı olmak zorundayız. Hiç şiir okudunuz mu diye sormayacağım, ya da bir kedinin başını okşayıp o sırada sevildiğini anladığı için size mırıltılarıyla "Ben de seni çok seviyorum." dediğini. Bir sokak köpeğine yiyecek bir şeyler verip ona güzel sözler söylediğinizde, size minnet duygusuyla kuyruğunu sallayıp gözlerinizin içine hayranlıkla baktığını fark ettiniz mi diye de kesinlikle sormayacağım. Çünkü yazılarımı okuyanların bunları yaptığına inancım sonsuz. Peki, hayvanları sevmeyen, şiirden hoşlanmayanlar yok mu, var elbette, hem de sayıları azımsanmıyacak kadar fazla. Hayvanları sevmese, bir şiir okumasa ne olur sanki, dünyanın sonu mu gelecek? Kesinlikle ne dünyanın sonu gelecek, ne de hayvan düşmanları bitecek. Sorun şu ki, insanların yukarıda ifade etmeye çalıştığım şeylerden uzak olması, sadece kendi şahsi sorunu ya da tercihi ile sınırlı değil. Aynı zamanda hayata hem bireysel hem de kollektif bakış açısında inanılmaz olumsuzluklara sebebiyet verdiğini belki de fark ettirmek durumundayız. İnsanlar kabalıkları ve kalabalıklarıyla ne kadar da çok incitiyorlar ruhumuzu? Kalbimizi nasıl da kırabiliyorlar öyle değil mi? Oysa ünlü filozof Platon: "Nazik olun, çünkü karşılaştığınız herkes farkında olmadığınız zorluklarla boğuşuyor." demiş. Duygularını sanatla, sevgiyle dinginleştirip yoluna devam eden kişilerin çokluğu, toplumların sağlıklı olduğunun en iyi göstergesidir. Hayatın paylaştığımız kadar anlamlı ve güzel olduğunu düşünenlerdenim. Sevgi de paylaştıkça artar. Aynı şekilde olumsuzluklar ve nefret te bulaşıcıdır, tıpkı gülmenin ya da gülümsemenin bulaşıcı olduğu gibi. Bazı kişiler kaostan ve kötülüklerden beslenmeyi sever. Bu tür insanlara "Kötü ruhlar" diyorum. Bilimde ya da gerçeklikte kullandığım bu ifadenin net bir karşılığı var mı bilmiyorum, ancak böyle olduklarını düşünüyorum. Kediyi altı dakika boyunca tekmeleyen kişinin iyi bir ruha sahip olma olasılığını hayal bile edemiyorum. Kötü ruhlar karşısındaki insan yada canlı herhangi bir şey mutsuzsa, özellikle duygusal yaralara boğulmuşsa çok mutlu olurlar. "İnsanların ruhunu öldürüyorlar " demişti ünlü yazar Maksim Gorki. "İşte asıl cinayet bu; utanılacak bir cinayet." O nedenle kötülüklükten beslenen insancıkları mutsuz etmenin en iyi yöntemi, hayatın bütün olumsuzluklarına rağmen vicdanımızın ve merhametimizin sesini dinlemekten ve doğru bildiklerimizden vaz geçmemektir. İyiler biraz cesaretle kötülükleri er ya da geç yenecektir. "Keşke bir şiir okumuş, bir kedi sevmiş olsaydınız."(Turgut Uyar) Sevgiyle kalın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM