MİNİK BİR DOKUNUŞ

Küçük bir bebeğin bakışında,göz göze gelişimizde, minicik tebessümlerimizde ya da parmağımı sıkı sıkıya tutuşunda fark ettim bu iki günün güzelliğini. Nasıl geçeceğini pek tahmin edemediğim iki güne başladık ve kahvaltıdan sonra evden çıkıp doğruca etkinlik alanının yolunu tuttuk. Bu cumartesi ve pazar, gerçekten Edirnemiz için farklı iki gündü. İlimizde ilk kez Edirne Valiliği'nin organize ettiği "1. Karaağaç Kabak Festivali" gerçekleşti. Birinci gün hava durumu yağışlı olsada, etkinliklerin gerçekleşmesi adına çoğunlukla izin verdi aslında. Gerçi yağmur olasılığına karşın kapalı alanlar oluşturulmuştu. Özellikle liseler gerçekleştirdikleri müzik gösterileri ile bu festivale çok güzel hazırlandıklarını gösterdiler. Kabakla yemek yapma yarışması da festivalin adına yakışan güzel bir etkinlik oldu. Bir de festival alanında yer alan, bizzat üreticilerin ürünlerini satışa sundukları standlar da harika bir görüntü oluşturmuştu. Üreticiler emeklerini doğrudan kendileri satışa sundu. Lezzetli yiyecekler, ilk defa denenen"kabaklı devai misk", harika takılar, çeşitli objelere dönüştürülmüş süs kabakları, özellikle festival girişinde yer alan kabaklarla yapılmış süslemeler inanılmaz bir ambians oluşturmuştu. Festivallerin olması aynı zamanda sanayisi pek olmayan kentimiz için turizim açısından oldukça önemli bir yer tutuyor. Hatta festivale Bulgarlarında yoğun ilgi göstermesi dikkatimizden kaçmadı. Biz de Edirne Şehir Gönüllüleri Vakfı'nın standında yer aldık. Amacımıza uygun satışlar yaptık ve elde ettiğimiz geliri de Cumhur Deniz Uysal Kanser Destek Merkezi'ne bağışlayacağız. Standımızın dünya tatlısı minicik bir ziyaretçisi de annesiyle birlikte gelmişti. (aynı zamanda Vakfımızın en küçük üyesi!). Masumiyetiyle Sayın Valimiz ve Sayın Hanımefendinin de yüzünde tebessümler oluşturdu. Tanrı bütün insanlara o masum bebeğin temiz kalbindeki sevgiyi nasip etsin. Ne güzel, karşılıksız ve masumca parmağıma dokunuşu ve onunla sevgi ve masumiyet iletişimimiz. İyi ki geldin "Su Bebek". Standımızı aydınlattın ve yüzümüzde tebessüm oluşturdun.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

Sanırım saat gece 12:00, sosyal medyadan bir mesaj geldiğini gördüm. Mesaja baktım, Atatürk Mahallesi Muhtar adayı Yüksel Suçin seçim çalışmalarında yaptıklarını ve seçimi kazandığı taktirde yapacaklarını benimle paylaşmak istediğini yazmış. O arada hemen belirtmek isterim ki, ben başka bir mahalle olan Şükrüpaşa Mahallesinde ikamet ediyorum. Kadınların siyasette yer almasını ve ülke yönetimininin özellikle idari kısmında kadınların var olması gerektiğine canı gönülden inanan biri olduğum için bu görüşmeyi seve seve kabul ettim. Edirnemizde bu yıl yapılacak yerel seçimlerde muhtar adayı kadınların sayısı da oldukça iyi durumda. Belediye Başkanı adaylarımızdan da kadın aday sayısının yoğunluğunu alkışlamak istiyorum. Ülkemize özellikle de Edirnemize yakışan bir tablonun varlığı gerçekten şapka çıkarılacak bir durum. Kadınlarımızın yönetimde söz sahibi olması, siyaset dilini daha naif ve seviyeli bir hale getiriyor. Yüksel Hanım'ın mahalle yönetiminde yer alac
Devamı

NİYE?

Cumhur Deniz’imin düzenli bir hayatı,  yaptığı bir spor aktivitesi vardı. Hem de tutkuyla yaptığı bir spor. Ortaokuldan mezun 👨‍🎓 olduğu yıl yaz tatilinde başlamıştı o çok sevdiği tenis 🎾 e. Hatta Antalya’ya gittiğimiz otelde tenis hocası vardı. Özel ders aldı orada da bir hafta.Tabii dönünce de tatil öncesinde yaptığı gibi tenis kursuna devam etti. Okullar açılınca da tenisi bırakmadı. Deneyimi arttıkça ve büyüdükçe tenis raketlerini yeniledi. Çok güzel tenis ayakkabı ve şortları aldı. Zaman içinde uygun gördüğü tenis turnuvalarına da katılmayı ihmal etmedi. Bir turnuva İçin hocası ve arkadaşları ile birlikte Bursa’ya gitmişlerdi de, çok mutlu dönmüştü. Özellikle üç genç aynı odayı paylaşınca odanın  halinden ve yaptıkları muhabbetlerden büyük keyif almıştı. Oysa biz tenisçileri otogardan yolcu edince ilk uzun süreli ayrılığımız diye epeyce hüzünlenmiştik. Bilemezdik bizi temelli bırakıp sonsuzluğa gideceğini😢😪. Tenis can parçamın vazgeçilmezleri arasında yerini almıştı. Biz de o
Devamı

ÖZLEDİM

Bugün yine yanına geldik. Doğum günün kutlu olsun benim canım. İyi ki sen bizim oğlumuz oldun ve bize anne baba olmayı öğrettin. Şimdi de acı çekmeyi öğreniyoruz hergün yeniden yeniden... Seni çok özledim ve senin yanına gelince de bitmiyor ki bu özlem! Çokk uzun zaman oldu değil mi? Sen de beni özledin mi? Sen tıp fakültesini kazandığında "100. yılda doktor olacak benim oğlum." diye düşünüp ne çok sevinmiştim. Seninle yaşayamadığımız çok şey var. Beyaz önlüğünle diploma aldığını, hasta muayene ettiğini göremedik örneğin. Hani sen eşinle işe giderken çocukları bize bırakacaktınız, sonra akşam işten çıkınca hem çocukları hem de sizin için hazırladığımız yemek tencerelerini kapıdan alıp gidecektiniz? Bana yine "Doktor annesi" diyorlar senin annen olduğum için. Sizin meslekte "Meslek kardeşliği" varmış. Geçen gün bir doktor hanım bu ifadeyi senin annen olduğumu bildiği için kullandı.
Devamı