Kayıtlar

Haziran, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİR YANIMIZ

Edirne'de yaz mevsimini bütün içtenliğimizle karşılarken, "Havalar ne zaman çok ısınacak ya da Kırkpınar Yağlı Güreşleri bütün ihtişamıyla hemen mi başlayacak?" derken Temmuz ayına da kavuşmak an meselesi artık. Kanolalar ve ayçiçekleri(gündöndüler) Trakya'nın sarı kızları olarak narin ince boyunlarını uzatıp salınırken, lavantalar, menekşeler, lâleler, sümbüller, güller, serçeler, kırlangıçlar, leylekler ve karıncalar yaşam enerjimizi arttırırken, diğer yandan hüzün kaplı çorak sokaklar, yüzleri gülmeyen, yorgun bakışlı, birbirini tanımak istemeyen insanlar, Edirne'nin yerlileri tarafından terk edilmiş tarihi binalar, kalabalık pazar yerleri, kendimize ait hissetmediğimiz yaşam alanları ve bizi kaygılandıran hayata dair daha birçok olumsuzluk, umudumuzu kırmaya devam ediyor. Konuşmalarımızla belki çok şey anlatmak istiyoruz ama aynı zamanda tek kelime edemeyecek kadar da yorgun ve kırgınız. Bazen gitmek gerekir

BİR İYİ

Gününüz aydın, haftanız beklentilerinize yanıt verecek kadar sağlıklı ve verimli, güzel hayalleriniz de sizlere gerçek kadar yakın olsun sevgili takipçilerim. Bazen yorulduğunuzu, haksızlığa uğradığınızı, nefes almak istediğinizi ve bir şeylerin sizi yıprattığını hisseder misiniz bilmem ama, bir çok kişide zaman zaman böylesi duygular ortaya çıkabiliyor. Bazen koşullarımız her geçen gün gittikçe ağırlaşıp, her şey bir anda yük olmaya başlayabiliyor. İşte o dönemlerde biraz daha sakin ve sessiz düşünmek, kendi kendimizle baş başa kalmak daha iyi olabiliyor. Onlardan arındıkça da psikolojik olarak daha iyi olma olasılığının artacağına inananlardanım. Çok ama çok uzun yıllar önce yapılmış bir diyalog aklıma geldi, sizlerle de paylaşmak istedim: Birgün Atina'da pazar yerinde birileri Sokrates'e fena hakaret ediyordu: "Sen bir alçaksın, cahilsin ve içkicisin!" Sokrates,

ATEŞ

Gün geçmiyor ki genç yaşta hayatını kaybeden birini sosyal medyadan ya da gazetelerden okumayalım. Özellikle de bu son haftalarda sayısal olarak bir artış var sanki. Bu hafta Pençe Kilit Operasyonunda şehit olan dört genç mehmetçiğimizi ve daha önce de bu vatan için şehit olan güzel evlatlarımızı da hiç unutmamak gerekiyor. Keşke bu gençlerin hiç biri sonsuzluğa gitmese. Allahım diyorum, neden gençlerin sonsuzluğa gittiklerini duyuyorum?İçim çok acıyor, her haberi okuduğumda yeniden yıkılıyorum, boğazıma bir şeyler düğümleniyor, yutkunamıyorum. "Hızlı araç kullanmakta olan genç kontrolünü kaybederek bariyerlere doğru fırladı ve elektrik direğine çarptı." işte böyle bir haber okumak istemiyorum. Ya da "Genç doktor kalbine yenik düştü." diye bir cümle duymak da çok zor. Bu haberler sadece haber olmanın dışında çok daha önemli bir içerik taşıyor, toplumsal vicdanımıza hatır

ÖĞRENMENİN YAŞI OLMAZ

Sizleri bilemem ama ben, yeni bir şeyler öğrenip o konuda üretebildiğimde kendimi daha iyi hissediyorum. Ya da yeni bir kitabı okuduğumda daha çok okuma isteği oluşuyor içimde. İnsan dünyaya geldiği andan itibaren öğrenme süreci de başlar diye düşünüyorum. İhtiyaçlarının farkına varan insan buna paralel olarak yeni edinimleri de hayatına dahil eder, yani öğrenmesi ivme kazanır. İnsan ilk başlarda, yani bebekliğinde karnı acıktığında ağlayarak ifade eder kendini. Zamanla büyüdükçe yeni edinimler kazanır ve kendi kendini farklı şekillerde ifade etmeye başlar. Örneğin sinirlendiğinde yüksek ses tonu kullanır,ya da bağırıp çağırır, olmadı ağlar. Özellikle okula başlaması ile birlikte öğrenme süreci çok daha hızlı ve yoğun olur. Bu döngünün yoğunluğu eğitim hayatı boyunca devam eder. Eğitim hayatımızı noktaladıktan sonra da öğrenmeye devam ederiz. Çünkü hayatımızdaki öğrenme olgusu sadece okulla sınırlı değildir. Özellikle günümüzde bilgiye ulaşmak esk