SUYUN AYAK İZİ

Yetişkin bir insanın vücudunun ortalama % 70'i sudur. Hiç yemek yemeden bir insan ortalama 10-14 gün yaşayabilir. Ancak aynı insanın su ya da sıvı içmeden yaşayabileceği süre en fazla 3 gündür. 22 Mart Dünya Su günü olarak kabul edilmektedir. Ben de Mart ayı bitmeden bu konuda fikirlerimi paylaşmak istedim. Çünkü Mart ayı önemli günler açısından oldukça yoğun. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de içilebilir su kaynakları yetersiz ya da kirli. Günümüzde ülkemizdeki birçok nehirde kirlilikten dolayı balık dahi yaşayamaz oldu. Yeraltı suları ise hızla tükenirken, tarım üretiminde kullanılan kimyasal içerikli, doğaya ve insan sağlığına zararlı ilaçlar ve gübreler nedeniyle kullanılamaz durumda. Özellikle Edirne'nin yeraltı sularında yoğun kimyasal gübre kullanımının bir sonucu olarak nitrat çok yüksek orandadır. Çok net hatırlıyorum, Edirnemizin Sinekli suyu vardı. Ya sakalar aracılığıyla satılır, ya da insanlar bizzat giderek oradan içme sularını doldurup getirirlerdi. Sonra Sinekli suyunda yapılan tahliller sonucunda nitrat oranı çok fazla olduğu için Belediye orayı kapatmak zorunda kaldı. Şimdiyse plastik damacanalarla aldığımız ve oldukça pahalı olan suları kullanmak zorunda kalıyoruz. Suyu nerelerde kullanırız diye bir soru sorsak; sanırım her yerde ve her şeyde diye yanıt veririz. Demem odur ki, su yoksa insan yok,su yoksa doğa yok. Dünyada özellikle içilebilir su kaynakları hızla kirleniyor. Düzensiz kentleşme, aşırı nüfus artışı, sera gazlarındaki artış ve aşırı sanayileşme dünyayı giderek daha “susuz” hale getiriyor. Dünyadaki erişilebilir tatlı su miktarı dünyanın toplam su varlığının yüzde 1'inden bile az. Bu kaynağa o kadar bağımlıyız ki, sınırlı olduğunu bazen unutabiliyoruz. Su sıkıntısının aslında en büyük nedeni, tarımsal amaçlı kullanılan ve üretimde ihtiyaç duyulan su miktarıdır. Örneğin bir porsiyon pilav için 95 litre,bir tost için 150 litre,1kg sığır eti için 16 bin litre su gerekmektedir. Örneğin hepimizin giydiği bir tişörtün üretimi için en az 2700 litre, yani 13.500 bardak su kullanılmaktadır. Tehlike çanları çalmaya başladı. Çünkü dünya nüfusu 4 kat artarken, su gereksinimi 9 katına çıktı. Endüstriyel gereksinimler için gerekli olan su ise geçtiğimiz yüzyılın başına oranla 40 kat arttı. Yani şu anda yaşanan aslında suyun azalması değil, su ihtiyacının artmasıdır. Bu sorunun çözümüne hem birey olarak hem de toplum olarak destek vermek zorundayız. Örneğin binalarda gelişmiş Avrupa ülkelerindeki gibi yağmur suyu toplama sistemi kurabiliriz. Araçlarımızı fütursuzca suyla yıkamaktan vazgeçmek zorundayız. Bulaşıklarımızı elde değil, makinede yıkamalıyız. Dişlerimizi fırçalarken çeşmenin sürekli akmasına izin vermemeliyiz, ya da halılarımızı litrelerce su harcayarak yıkamamalıyız. Sonuç olarak en büyük tehdit insanların aç gözlülüğü ve aşırı tüketim hevesidir. Su konusunda oldukça dikkatli ve cimri davranmalıyız ki gelecek nesillere su yoksunu bir dünya bırakmayalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM