RÜYA

Amik ovasında yer alan bereketli topraklar, bu coğrafyada başta zeytin, pamuk ve üzüm olmak üzere bir çok farklı bitkinin oldukça bol ve lezzetli yetişmesine elverişli ortamı Asi Nehri, Karasu ve Afrin Çayının varlığı ile Hatay'ı taçlandırmaktadır. Eğer Türkiye'de yaşıyorsanız, öğrenme isteğiniz de varsa, tarihsel açıdan gerçekten muhteşem bir coğrafyada yaşadığımızı ifade etmek isterim. Efsaneye göre ışık tanrısı Appollon, güzeller güzeli Defne'ye aşık olur. Aşkına karşılık vermeyen Defne, Apollon'dan kurtulmak için toprak anadan yardım ister. İsteği kabul gören Defne'nin ayakları ağaç köküne, kolları dallara dönüşerek güzel kokulu defne ağacı olur. Bu duruma çok üzülüp ağlayan Apollon'un gözünden dökülen yaşlar da Harbiye Şelalesi'nin sularını oluşturur. Bu şelalenin güzelliği ve gizemi bu efsaneden mi kaynaklanır bilinmez ama, inanılmaz bir cazibesi ve insanı dinlendiren suyun o gizemli dansı müthiş etkili. Dünya'nın ilk şelalesi olarak kabul edilir. Hatay'ın yaz mevsimi oldukça uzun,sıcak ve nemli olur. Eğer biraz serinleyip nemli havadan uzaklaşmak isterseniz çok uzağa değil, sadece Hatay merkeze yirmi dakikalık mesafede olan, efsaneleri ve tarihi içinde barındıran; Harbiye Şelalesi'ne gitmek çok isabetli bir karar olur. Bu şelaleyi çok uzun yıllar önce, çocukluğumda görmüştüm. Yıllar sonra yine görmek varmış kısmetimde. Ama bu defa daha bakımlı ve kültürel dokuyu da size çok güzel hissettiriyor. Şelalenin o kudretli ve kendine güvenli akışına yolun iki tarafına satış için sıralanmış ünlü sanatçı posterleri, minyatür biblolar, yöreye özgü el yapımı reçeller, defne sabunları, lif kabakları, zeytinyağlı sabunlar, dağdan toplanan incir ve zeytinler ve yöre kadınlarına ait el işleri , tarhanalar eşlik ediyor. Aynı zamanda suların içine hazırlanmış masalarda da misafirler ayaklarıyla suyun serinliğini hissederken, bir yandan da yöreye özgü yemeklerle birlikte bu muhteşem ortamın tadını çıkarabiliyorlar. Tayfur Ata Sökmen desem, belki birçoğumuz ilk anda hatırlayamayacak bu ismi. Ama bu isim gerçekten çok değerli ve tarihsel açıdan önemli. Hatay Şehir Müzesini gezdiyseniz eğer, girişte canlı gibi duran, beyefendiliği duruşundan anlaşılan, ama asıl önemlisi Kuva-i Milliye günlerinden itibaren vatanımızın kurtuluşu için canla başla mücadele eden, aynı zamanda Hatay'ın bağımsızlığını kazanıp Devletin kuruluşunda ve daha sonra da ana vatana katılmasında Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra çok önemli bir yere sahip olan Hatay Bağımsız Devleti'nin ilk ve tek cumhurbaşkanı. Şu bir gerçek ki, Harbiye Şelalesine gidecek vakti oldu mu bilemiyorum ama, bizim keyifle buraların tadını çıkarmamız için Tayfur Sökmen gibi vatanseverlerin çok büyük fedakarlıklar yaptıklarından eminim. Şükran duygularıyla ve sanki bin dokuzyüz yirmili, otuzlu yıllardaymışım gibi Şehir Müzesi'ni gezmeye devam ettim. Demirci ustaları kaynak yaparken, Asi Nehrindeki balıkçıların kayıklarıyla nehre açılma gayretleri ve kalaycı ustaları bakır kazanları kalaylarken yapılmış üç boyutlu canlandırma yöntemi de uygulanarak geçmiş, capcanlı hale dönüştürülmüş. Bu gezide biraz mola vermek, Hatay'ın "Haytalyalı bıcı bıcı"sının tadına bakmak, şalgamın da en lezzetlisini bulmak isterseniz, Eski Hatay bölümünde "Şalgamcı Mehmet Usta"yı da ziyaret etmeyi unutmayın derim. Çok muhabbetçi ve ürünlerine azami özeni gösteren babacan bir usta. Eşiyle birlikte günlük koşturmacayı göğüslemeye çalışıyor. Tipik Antakyalı, dost canlısı insanlar. Unutmadan, Antakya'dan künefe yemeden ayrılmayın derim. O leziz tuzsuz peynirin keçi kaymağı ve yemyeşil antep fıstığı ile buluşup, köz ateşinde kızardıktan sonra tatlı ve sıcak bir lezzet olarak damak zevkinize hitap etmemesi mümkün değil. St. Pierre Kilisesi ise "Dünyanın ilk mağara Kilisesidir" Stairus (Hac) Dağı'nın batısında yer almaktadır. M.S. 11-12. yüzyıllarda mağaraya sütun ve kemer gibi eklentiler yapılarak üç nefli bir kiliseye dönüştürülmüştür. Tabanlara ve yan neflere konan mozaiklerin büyük bir kısmı maalesef tahrip olmuş. Mozaikler aynı zamanda o dönemin varlık göstergesidir. Mozaiklerin varlığı, güzelliği ve gizemi bu topraklarda daha fazla hissediliyor. Bu mozaiklerin gerçekten de ne kadar büyük bir emek ve sanat barındırdığını, Güneydoğu Anadoluyu baştan başa gezince yeniden hatırladım. Bu mağara kilisesinde Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri olan Saint Pierre, Hatay'a gelerek ilk dini toplantılarını bu mağarada gerçekleştirmiş ve Hz.İsa'ya inananlara ilk kez burada "Hıristiyan"adı verilmiştir. O nedenle 1963 yılından itibaren burası hac merkezi ilan edilmiştir. Eğer bizler ülke olarak doğru tanıtım yaparak buraların daha fazla adını duyurabilirsek, turizme olan ekomik katkısının daha çok olacağına inanıyorum. Sanırım ülkemizin her bir karış toprağı ayrı bir tarih ve gizem taşımakta. Arada da olsa, fırsat buldukça gezmek veya gezdiğiniz yerleri bir kez daha görmek, gerçekten muhteşem bir duygu. Sanki uykudan yeni uyanıyorsunuz da, gördüğünüz rüya sizin bütün benliğinizi sarmış, rüyanın etkisinden bir türlü kurtulamıyormuşsunuz gibi. Sizin de bu rüyayı yaşamanız dileğiyle. Sevgiyle kalın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM