ÇOCUKLAR

Dün "Dünya Çocuk Hakları Günü"ydü. Bu konuda çeşitli etkinlikler düzenlendi ve çocukların haklarına vurgu yapıldı. Aslında bir toplumdaki gelişmişlik göstergesi, o toplumun çocuklarına verdikleri değerle doğru orantılıdır diye düşünmekteyim. Çocuklar doğdukları andan itibaren bir takım haklara sahip olduklarını bilmiyorlar elbette. Ama biz ebeveynler, dünyaya getirdiğimiz çocuklarımızın her şeyden önce korunup kollanmaya ve sevgiye muhtaç olduklarını bilmek durumundayız. Eşit zeka oranına sahip olmasına rağmen sevgisiz büyüyen çocukların sevgiyle büyüyen çocuklara göre daha başarısız olduklarını bütün araştırmalar göstermektedir. Evladına sevgiyle kol kanat geren bir ebeveynin, gerektiğinde bir çok fedeakarlığı da hiç düşünmeden yapabildiğini artık hepimiz biliyoruz. Otuz yıl, ergenliğe yeni adım atan ve ergen genç çocuklarla geçti meslek hayatım. Çok şey öğrendim bu genç çocuklardan. Ben de onların hayatına elimden geldiğince, gücümün yettiğince ve bazen gücümün üzerinde de hayatlarına dokunmaya, yaşam döngüsünde minik bir ışık olmaya çalıştım. Çok sevdim genç çocuklarla eğitim öğretim hayatlarında onların öğretmeni olmaktan. Bütün sorunlara ve sıkıntılara rağmen hayatla aralarında köprü olmaya çalışmaktan hiçbir zaman vazgeçmedim. Ama her ne olursa olsun bu genç çocukların başlı başına birer birey olduklarının hep farkındaydım. Bazen öyle olaylarla karşılaştım ki, bu genç çocukların ebeveynlerinin anne babalığı hak etmediklerini düşünmeden edemedim. "Her doğan yeni bebek, Tanrının insanlardan umudunu kesmediğinin göstergesiymiş." Bu sözü çok değer verdiğim bir büyüğümden duymuştum yıllar önce ve çok beğenmiştim. Bir gün derse girdiğimde kızlarımdan birinin gözünün morarmış olduğunu görmüştüm ve ders çıkışında ne olduğunu sorduğumda; babasının dövdüğünü, annesinin engellemek istediğinde annesinin de babanın şiddetine maruz kaldığını öğrenmiştim ve ne kadar üzüldüğümü kelimelerle ifade edemem. Anne ve babalarımız da dahil, dünyaya gelirken hiç birimize sorulmadığını biliyoruz. Dolayısıyla çocuklarımızın biz ebeveynler istediğimiz için dünyaya geldiklerini de gayet iyi biliyoruz. Dünyaya getirdiğimiz çocuklarımıza da sevgiyle ve insanca yaklaşmamız gerektiğini, uzunca bir süre bize muhtaç olduklarını da biliyoruz. Çocuklarımız bizim malımız değil, olsa olsa "Can parçamız, hayat ışığımız olurlar." Dayağı, çocuk işçiliği, çocuklarımızın yetenek ve isteğine bağlı eğitimi aldırmamayı ve çocuk yaştaki evlilikleri nornalleştirmek mümkün değil, ayrıca kabul edilemez. Bir toplumun gelişmişliği, çocuklarına verdikleri değerle doğru orantılıdır. Baba oğluna öğüt verir; "Dürüst ol, doğru yoldan ayrılma, dikkatli ol oğlum" diye. Çocuk ta babaya cevap verir; "Babacığım asıl sen doğru yoldan ayrılma, çünkü ben senin yolunu takip ediyorum" der. Mutsuz çocuklar mutsuz toplumu oluşturur. Eğitimsiz çocuklar eğitimsiz topluma dönüşür. Yani çocuklar bizim yürüdüğümüz yolu takip ettikleri için,geleceğide en azından belirli bir süreliğine olsada bizim şekillendirdiğimizi ve çocuklarımızın bizi örnek aldıklarını göz ardı edemeyiz. Çünkü çocuk iyi bir gözlemcidir aynı zamanda. Tanıdığım bazı ebeveynler zaman zaman gençlerden, ergen genç çocuklardan çok şikayet ettiklerinde; sadece acı bir tebessümle karşılık verebiliyorum. Çünkü her şikayetçi ebeveyne cevap vermekte iyi olmuyor. Hedefe siz geçmiş oluyorsunuz. Aslında benim ısrarla savunduğum, karşımızdaki insanla empati kurabilmek. Yani kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyarak bir takım sonuçlara ulaşmak en doğrusu. Hiçbirimiz mükemmel insanlar değiliz, öyleyse çocuklarımızdan da mükemmel davranışlar sergilemesini bekleyemeyiz. Yani keşke ebeveynlerin hepsi gerektiğinde çocuklarıyla empati kurabilseler. Keskin yargılardan çok sevgi ve şefkat ön plana çıkabilse. Bir de çocuk sevmeyen yetişkinler var ki o yetişkinlerin çocukları niçin sevmediklerini asla anlamak istemiyorum. Çünkü bu yetişkinler sanki dünyaya yetişkin olarak gelmişler gibi bir hava yaratmaya çalışıyorlar ya işte o tavırlarını görmek bile bana çok garip geliyor. Bizler Türk milleti olarak çok şanslı bir toplumuz. Neden mi? Mustafa Kemal Atatürk gibi bir liderimiz var. Öyle ki, tam onbir manevi evlat edinmiştir. Üstelik kız yada erkek çocuk diye ayırım yapmadan. Bir de dünyada başka bir örneği olmayan 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı'nı çocuklara armağan ederek, Çocuk Bayramı olarak ilan etmiştir. Yani bize, bir toplumun gelişip yükselmesinde çocuğa verilen değerin önemini vurgulamıştır. Biz de Atamızın izinden giderek çocuklarımıza değer verelim, onları en güzel şekilde yetiştirmeye çalışalım. Onlar geleceğimiz. Geleceğimiz aydın olsun!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM