ENGEL

Dün akşam "Mücadele" adlı yabancı bir film izledim. Acımasız bir baba tarafından büyütülen Cash, hissettiği saldırganlığı MMA savaşçısı olmaya yönlendirir. Bu alanda başarı yakalayan ve popülerlik elde eden Cash, ikinci oğlu Williams Sendromu ile doğduğunda yeni bir meydan okumayla karşı karşıya kalır. Oğlunun bu engeliyle baş edemeğeceğini anladığı için eşinden boşanır ve böylece engelli oğlu ile sürekli görüşmek zorunda kalmaz. Çünkü bu hastalık hem zihinsel farklılıklara ve tepkilere, hem de bedensel bazı farklılık ya da hastalıklara neden olabiliyor. Hayatımızda karşılaştığımız güçlükler, çıkmazlar bizi bir şekilde dönüştürür, evriliriz. Yaşadığımız zorluklardan iyi sonuçlar çıkarabilirsek bizi daha olgun, anlayışlı bir insana dönüştürür. Eğer gerekli sonuçları çıkartamazsak, tanınamayacak olumsuzluklara ve acımasızlıklara sebep olan bir insana dönüşmemiz de mümkün olabilir. Kendi gerçekliğimizle yüzleşmek ve sonuçta kabullenmek zorundayız. Kaldı ki hayatın bize süreç içerisinde hangi sürprizleri de hazırladığını hiçbirimiz bilemeyiz. Evden çıktıktan dakikalar sonra bir trafik kazasıyla ömür boyu sürecek bir engelle mücadele edip yaşamak zorunda kalabiliriz. Aslında yeryüzündeki sağlıklı bütün insanlar aynı zamanda birer engelli adayıdır diye düşünüyorum. Dolayısıyla bu bağlamda en önemli şey, hayatın her alanında olduğu gibi bu konuda da empati kurabilmeyi başarmak zorundayız. Bu insanları yok sayamayız veya yokmuş gibi yapamayız. Engelli insanlara acımak değil, hayatlarını daha rahat yaşayabilecekleri düzenlemeleri hem fiziksel hem de yasal olarak sağlamalıyız. Ayrıca bu kişileri sosyal hayatın içinde tutarak toplumun daimi bir parçası olduklarını da hissettirmek durumundayız. Türkiye’de engelli nüfusu konusunda net bir sayı yoktur. 2002 yılında TÜİK tarafından bu sayının nüfusu yüzde 12,29’u olduğu ifade edilmiştir. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2016 yılındaki Türkiye Sağlık Araştırması sonuçlarına göre, Türkiye nüfusunun % 16,2 si temel aktiviteler zorluğunu sürekli yaşayan kişilerden oluşmaktadır. Eksik ve yetersiz olsa da, tüm bu araştırmalar gösteriyor ki Türkiye’de yaşayan engelli kişi sayısı nüfusun % 10’undan fazladır. 1992 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 47/3 sayılı kararı ile 03 Aralık, "Uluslararası Engelliler Günü" ilan edildi. Bu önemli günde, engelli bireylerin toplumun ve yaşamın her alanında haklarını korumak, refahını arttırmak ve engelli bireylerin yaşadıkları zorluklar konusunda farkındalık yaratmak amaçlamaktadır. Biz de çevremizdeki engelli insanlara farklı gözle bakıp ötekileştirmeden, bizim de bir engelli adayı olduğumuzu unutmadan, onlara sevgi ve saygı duyup yardım edelim. Biz onlarla bütünüz. Unutmayalım, "En büyük engel sevgisizliktir!" Sevgiyle kalın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM