EVİMİZ

Bazı benzin istasyonları ve alışveriş merkezlerinin lavabolarında elinizi yıkarken su kısa aralıklarla akar. Fotoselli olduğu için de üç beş saniye sonra yeniden akmaya başladığını bir çoğumuz bizzat deneyimlemiştir eminim. Hem tasarruflu, hem daha temiz, etrafı ıslatıp yerlerde lüzümsuz ve pis bir görüntü oluşturmuyor. Bu sistem çok doğru bir uygulama ve o kadar içselleştirmişim ki, evde dahi ellerimi yıkarken avucuma sabun alınca ovalarken musluğu hemen kapatıp biraz sonra yeniden durulamak için açarım. Sonuçta biz bu dünyayı atalarımızdan emanet aldık ve çocuklarımıza, torunlarımıza miras olarak bırakacağız diye düşünürüm hep. Geçtiğimiz hafta sonu bizim belediye hoparlörden duyuru yapmış, üstelik bazı farklı sosyal medya platformlarında bu duyuruyu paylaşmış. Ama ben o gün bu duyuruyu hiç duymadım ya da okumadım, iyi mi? Çünkü evde yemek pişiriyorum, bir yandan da temizlik yapmaya çalışıyorum. Üstelik özellikle sebzeye ağırlık veriyorum ve ıspanakları temizliyorum. Malum, temizlenmesi uzun sürüyor. O arada baktım, suyun akışı biraz incelmiş. Daha önceden sitenin whatsapp grubunda suyu yukarı katlara basan hidraforun iyi çalışmadığı ve değiştirilmesi yönünde paylaşımlar yapılınca, ben de suyun ince akma durumunu hidrafora bağladım. O kadar yorgun ve terliyim ki. Buna rağmen bir an önce işleri tamamlamanın telaşındayım ve duş almayı da ertesi sabaha ertelemeyi düşünüyorum. Yaklaşık bir saat sonra bir baktım, suyumuz hiç akmıyor. Az sonra bir arkadaşımdan, Kayalı Barajında başlayan arızadan dolayı bir süre Edirne'ye su verilmeyeceğini öğrenince beni bir panik aldı. Çünkü tamir uzarsa ve biz de bu sürede sıkıntıya düşersek diye stres yapmaya başladım. Maalesef haklıymışım. 12 saatlik denilen kesinti oldu mu size iki gün. Önceden evde biriktirmiş olduğum su bize nasıl yetişecek diye kara kara düşünmeye başladım. İnanır mısınız, bu zorunlu su kesintisi rüyalarıma dahi girdi, uyuyamadım. Üstelik duşta alamadım. Bir şeyin kıymetini bilmek için avuçlarımızın arasından kayıp gitmesini mi beklemeliyiz? Whatsapp arkadaş gruplarında sürekli su kesintisinden kaynaklanan sıkıntılarımızı konuşup durduk. Zorunlu su kesintisinden kısa süreliğine de olsa bu kadar tedirgin olurken, nasıl olur da ağaçları kesip ormanları yok ederek yerlerine beton yığınlarını ev diye yaparız, nehirlere fabrikaların kimyasal atıklarını akıtırız, doğayı yıkıma uğratan katı yakıt kullanımını yasaklayan bir kanun neden çıkartmayız? Ben bu soruları sadece kendi ülkem için sıralamadım, tüm dünya için bu sorular geldi aklıma. Şu anda Ocak ayının sonuna geldik. Kar yağmadığı gibi, doğru dürüst yağmur da yağmadı. Okyanusların sıcaklıkları da anormal şekilde artıyor. Bu sene son bin yılın en sıcak ve kurak Ocak ayını yaşadık. Bu gidişattan hiç kimse gemisini kurtaramayacak ve kimse kaptan olamayacak. Birgün doğayı umursamayan anlayış temiz suyumuzu ve havamızı tamamen elimizden alınca, binbir pişmanlıkla dönülmez akşamın ufkunda, içinde yaşadığımız "dünya" isimli filmin sona erdiğini göreceğiz. Yaşayabileceğimiz ve gidebileceğimiz başka dünya yok. Evimiz burası. Lütfen evimizin temelleri ile oynamayalım. Sevgiyle kalın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM