AKDENİZ’İN ÇİZMESİ

Güzel sanatlar ve edebiyat insanın ruhunu iyileştiriyor, şifalandırıyor adeta. Floransa sokaklarında tuvali ve fırçası ile kendini, çevresini ya da duygularını aktarmaya çalışan sanatçıları gördükçe buna daha çok inandım. Sanatla olumsuz düşüncelerinizi elemine edip, ruhunuzu tuvale yansıtmak... İtalya'da sokaklarda başı boş gezen sokak canları yok, hepsi sahipli. Üstelik sokaklarda hiç kediye rastlayamıyorsunuz. Rehberimiz İtalyan vatandaşı bir Türk. Soruyorum, sokaklarda neden hiç kedi göremedik diye. Diyor ki: "Burada evcil hayvanların neredeyse tamamına yakını sahipli. Sahipsizler için de öyle güzel barınaklar yapılmış ki, beş yıldızlı otel konforunda." Neredeyse her ailenin bir köpeği var. Bir de hava kirliliğine neden olabilecek her türlü olumsuzluğa engel olunmuş. Tertemiz bir havayı soluyorsunuz. İtalyanlar cana yakın insanlar ve ırkçılık neredeyse hiç yok. 2007 yılından bu yana, yani onaltı yılda kırmızı etin kilosu sadece bir euro artmış. Aynı şekilde akaryakıt ta onyedi yılda neredeyse hiç artmamış. Hemen hemen herkes en az lise veya üniversite mezunu. O nedenle kişiler farklı iş kollarında çalışsalar da elde ettiği gelirler arasında anormal farklılıklar yok. Özel okul da yok. Yani eğitim devlet okullarında ve ulusal bir temele göre şekillendirilmiş. Yüksek bir geliriniz yoksa, çocuklarınızın eğitim masraflarının tamamı ve yemek ücreti devlet tarafından karşılanıyor. Yani "sosyal devlet" anlayışını benimsemişler. Evde pişirilen yemek dışarıda pişirilenden daha pahalı olduğu için neredeyse hiç kimse evde yemek pişirmeyi tercih etmiyor. Bunların dışında, bana göre bir ülkenin kültürel gelişmişlik düzeyini gösteren eski tarihi yapılar ve doğa mümkün olduğunca korunmuş. Dolayısıyla yeni inşaat alanlarına pek fazla ihtiyaç duyulmamış. İtalya'yı baştan başa gezdik ama çok katlı yapılara pek rastlamadık. Yani o çok katlı betonerme binaların keşmekeşi ve soğukluğu hiç bir yerde yok. Nerdeyse bütün Avrupa'da tarihi yapılar korunuyor. Avrupa'nın birçok ülkesinde bizzat şahit oldum, eskiden devlet binası veya kamu binası olarak kullanılan yapılar da yine aynı şekilde kamu binası olarak kullanılmaya devam ediyor. Örneğin Cumhurbaşkanlığı binası Prag'da turistlerin akın ettiği tarihi bir kalenin içinde, Roma'da şehir merkezindeki bir sokakta, üç katlı tarihi bir binada. Bazı kişiler çok katlı binaları belki gelişmişlik olarak düşünebilir. Ama bana gerçekten çok soğuk, bunaltıcı ve kaos yaratan bir görüntü gibi geliyor. Ayrıca onları insanı yalnızlaştıran binalar diye düşünüyorum. Neredeyse bütün Avrupa ülkelerinde olduğu gibi İtalya'da da yola yakın yerleşim alanlarıyla yol arasına ses önleyici paneller yerleştiriliyor, insanlar araç sesinden rahatsız olmasın diye. Ayrıca bizim ülkemizde bir zamanlar var olan, ama şu anda hiç bir yerde göremediğimiz sokak çeşmeleri var ve insanlar bu çeşmelerden rahatlıkla su içebiliyor. Hatta bazılarının da kaynak suyu olduğunu söylüyor rehberimiz. Nehirlerinde sular çekilmemiş ve kirli değil. Benim İtalya hakkında yazdığım şeyler bizim ülkemizde de olması gerekenler, ya da bir zamanlar var olanlar. Maalesef şu anda bu sıraladığım şeylere hasretiz. Bu düzenlemeler devletin asli görevidir. Üstelik bizim ülkemizin taşı toprağı altın aslında. Yani Avrupalı bizden ileriyse, bunu doğayı, tarihi ve insani değerleri bizden daha fazla koruduğu için. Umarım ülkemiz yakın bir gelecekte onların standardına gelir ve bize de İtalya'ya yılın on iki ayında gelen 165 milyon kültür turistinden daha fazla turist gelir!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜKSEL HANIM

NİYE?

ÖZLEDİM