Kayıtlar

Ekim, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MAZİ

Pirinç ayıklanırdı evlerde yemeğin yanına pilav, ya da dolma içi için. Kese kağıdıyla gelirdi eve her şey, poşet moşet bilmez, onlarada 25 kuruş ödemezdik. Bakkaldan manavdan ya da pazardan fileyle dönerdi annelerimiz babalarımız. Geçen gün evi toparlarken buldum bir tane file. Hatırladım hemen büyük teyzemden yadigar. Sadece Sana yağını ve zeytin yağını bilirdik. Ayrıca Vita yağının boş kutularına çiçek ekerdi annelerimiz ablalarımız... Radyoda dinlediğimiz arkası yarınların ve maçların hala tadı damağımda, Halit KIVANÇ, Orhan AYHAN, Necati KARAKAYA. Onlardı spikerlerimiz. Servis nedir, onu da bilmezdik okula giderken. Bizden büyük ablaların eteğine yapışır,yarım saatlik yolu öyle giderdik okula. Şimdi kocaman servis aracında çocuk unutuyorlar! Yoğunluktan mı yoksa yorgunluktan mı bilemediğim. Radyoda dinlediğimiz arkası yarınların ve maçların hala tadı damağımda, Ama bizim lapa lapa kar yağsa da kapanmazdı okullar. Sadece pazar

ÖZLEDİM

Bugün yine yanına geldik. Doğum günün kutlu olsun benim canım. İyi ki sen bizim oğlumuz oldun ve bize anne baba olmayı öğrettin. Şimdi de acı çekmeyi öğreniyoruz hergün yeniden yeniden... Seni çok özledim ve senin yanına gelince de bitmiyor ki bu özlem! Çokk uzun zaman oldu değil mi? Sen de beni özledin mi? Sen tıp fakültesini kazandığında "100. yılda doktor olacak benim oğlum." diye düşünüp ne çok sevinmiştim. Seninle yaşayamadığımız çok şey var. Beyaz önlüğünle diploma aldığını, hasta muayene ettiğini göremedik örneğin. Hani sen eşinle işe giderken çocukları bize bırakacaktınız, sonra akşam işten çıkınca hem çocukları hem de sizin için hazırladığımız yemek tencerelerini kapıdan alıp gidecektiniz? Bana yine "Doktor annesi" diyorlar senin annen olduğum için. Sizin meslekte "Meslek kardeşliği" varmış. Geçen gün bir doktor hanım bu ifadeyi senin annen olduğumu bildiği için kullandı.

İNSANLAR?

"Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir." Bu sözü kim söyledi bilmiyorum. Ancak bazen iyi niyetle yaptığımız bir davranış, uğraş veya iyilik çok büyük bir kötülük olarak dönebiliyor. İyi niyetlerin yolda sapma ihtimalleri oldukça fazladır. Bilim ve kültür tarihinde çığır açıcı gelişmelere ilham kaynağı olan icatların derin tarihsel travmalara ve acımasız katliamlara yol açması da mümkündür ne yazık ki! Sevgi ve barış hedefiyle kahraman olmak üzere aşılan yollardan, bir hain ve canavardan farksız olarak dönmek te bir olasılık maalesef. Bilim dünyasında müthiş dehasıyla dikkat çeken ünlü fizikçi Oppenheimer, atom bombasını hazırlarken ifade etmeye çalıştığım olasılıkları öngörmemiştir kuşkusuz. Kahraman olma tutkusu vicdanının sesini duymasına engel olmuştur. Oysa ailesi de 1800 lü yılların sonunda Amerika'ya sığınan bir Alman yahudi aileydi. Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombaları sonrası arkadaşları

MUCİZE

Bizim ülkemiz aslında çok şanslı bir ülke. ülkedeki bir çok şeyin temeli cumhuriyet dönemi ile birlikte atıldı. Hani nasıl Kurtuluş Savaşı'nı çok zor koşullarda Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kazanıp küllerinden yeniden doğduysa, cumhuriyetin ilanıyla birlikte küllerinden doğuş öyle müthiş ve inanılmaz bir hal aldı ki, size aktaracağım olay gerçekten mucizevi bir olay. Çünkü ulus-devlet olmanın ulusal ekonomiye ve devamında da ulusal savunma sanayiisine bağlı olduğunu çok iyi idrak etmiş bir liderdir. Yani Atatürk Türk Milleti'nin başına gelebilecek en büyük mucizeydi ve öyle oldu. Ben okumayı çok seviyorum ve okudukça her gün yeni bir mucizeye, müthiş bir azim ve inanca tanıklık ediyorum. Okuduğum bir çok kitap, makale ve çeviri beni Cumhuriyetimizin kuruluş dönemi ile ilgili inanılmaz mucizelere ulaştırıyor. Ayrıca okumayı pek sevmeyen bir toplum olduğumuz için okunası yazılar hazırlamaya ve dolayısıyla biraz kısa tutmaya özen gösteriyorum. Şaşırmamak mümkün değil

ŞİDDET

Niye karşımızdaki insana şiddet uygularız? Şiddet şart mı? Birini dövmek döven kişiyi daha çok asabi hale getirmez mi, yani şiddet uyguladığınız kişiden hırsımı alıyorum derken kendinizi daha çok yıpratıp sizdeki şiddet duygusunu tetiklemez mi? Özellikle son yıllarda bazılarımız öyle tuhaf insanlara dönüştük ki kendimizi ifade edmeyince şiddete başvuruyoruz. Yetersiz ve gelişmemiş kişiliğimizi şiddetle kamufle etmeye çalışmak çok korkunç. Üstelik karşımızdaki insanı dövebileceğimize inanıyorsak konuşma gereği duymuyoruz. Bu aynı zamanda zorba bir bencillik değil midir? İletişim kurarak sorunları çözmeğe çalışmak daha doğru olmaz mı? Kadınları, çocukları, bizden güçsüz bir kişiyi, ufacık bir konuda bizden farklı düşüneni yada herhangi bir hayvanı dövmekte sakınca görmüyoruz. "Dayağı hak etti" sözünü asla kabul edemeyiz. Üstelik yaptığı meslekten dolayı, bize istediğimiz reçeteyi yazmayan veya bize kaba davranan bir sağlık çalışanını, doktoru dövmek bizim sadece zayıf ki

DELİKANLI

Toplumsal algı ve bakış açımız bir çok yönden hızla farklılaşıyor, değişiyor. Değişim bazen o kadar hızlı oluyor ki, nasıl takip edeceğimiz konusunda ikilemler yaşayabiliyoruz. Yaşam koşulları, iş hayatının getirdiği yoğunluk, şehir hayatındaki hengame, bir çoğumuzun kalabalık içinde yalnızlaşmasına neden oluyor. Farklıdır insanoğlu diğer canlılardan. Hırsludır, akıllıdır, zekasını tam anlamıyla kullanmaya başladığında iyi ya da kötü dünyayı değiştirme gücüne sahiptir. Öte yandan bütün buları tek başına yapabilmesi için uzunca bir zaman gerekir. Örneğin yürümesi için en az bir yıl, kendi hayatını tamamen idame ettirebilmesi için de kafadan yirmi yıl gereklidir. İnsan çocuğunu geleceğe hazırlama mücadelesi verir. Yaşlanmayacakmış gibi bir hisse sahiptir genç insanlar. Kimin ne kadar yaşayacağını elbette hiç kimse bilemez. Fakat şöyle de bir gerçeklik var ki; bebekken nasıl kendi başımıza yaşayabilmek için uzunca bir bakım ve desteğ